33. Bölüm– Ölüm, Yola Çıkıştır
(HATAY, Samandağ | Musa Ağacı– Ab-ı Hayat Çeşmesi | TÜM ZAMANLARIN KESİŞTİĞİ ÂN)
(BURSA, 1500’LER | 2025, NEW YORK– TOKYO | ZAMANIN ÖTESİNDE)
O an geldiğinde ne saat çalışıyordu ne takvim.
Güneş vardı ama gölge yoktu.
Rüzgâr esiyordu ama ses çıkarmıyordu.
Hatay, Samandağ’daydım.
Musa Ağacı’nın yanındaydım.
Ab-ı Hayat Çeşmesi akıyordu.
Ama artık bir çeşme değildi.
Bir eşikti.
Bir adım attım.
Ve Bursa yürüdü üzerime.
1500’lerin Bursa’sı…
Taş sokaklar, nemli duvarlar, kandil isleri, korkuyla fısıldanan isimler.
Mihrabın altına saklanan sır, kemiklerle döşeli dehliz,
Barbanas İncilini arayan eller…
Hepsi bir anda önümdeydi.
Geçmiş, anı bekliyormuş meğer.
Sonra cam kırıldı.
New York geldi.
Tokyo geldi.
2025 geldi.
Plazalar, neonlar, server odaları, yapay zekâ sesleri,
uğultulu kalabalıklar, yalnız masalar,
uyuyamayan bedenler, doymayan zihinler…
Camdan yapılmış hayatlar Musa Ağacı’nın dibine yığıldı.
Ve ilk kez sustu.
Sonra zaman çöktü.
Zamanın ötesi…
Nedoğu nebatı.
Neinsan ne cin ne melek üstün.
Zikir ehli oradaydı.
Cinlerden iman edenler,
meleklerden görevli olanlar,
arşın gölgesinden sızan sesler…
Hepsi aynı nefeste birleşti.
Anladım.
Bursa geçmiş değildi.
Plaza şimdi değildi.
Zamanın ötesi hayal değildi.
Hepsi yanlış yerde aradığımız aynı hakikatin parçalarıydı.
Bursa’da aranan kitap,
Tokyo’da aranan bilinç,
NewYork’ta aranan ölümsüzlük,
zamanın ötesinde aranan sır…
Hepsi aynı şeye çıkıyordu.
Teslimiyete.
Ab-ı Hayat Çeşmesi o an durdu.
Çünkü artık içilecek bir su kalmamıştı.
Aranan bulunmuştu.
Ölüm geldi.
Ama korkuyla değil.
Bir öğretmen gibi geldi.
Ve dedi ki:
“Bursa’da korkarak sakladığın ne varsa,
plazada kaçtığın ne varsa,
zamanın ötesinde anlamaya çalıştığın her şey…
Burada bitti.”
Artık anlıyordum.
Ölüm yoktu.
Yanlış yerde durmak vardı.
İnsan ölmezdi.
İnsan yanlış zamandan çıkardı.
Musa Ağacı kökleriyle konuştu.
Kökler geçmişe uzandı.
Dallar geleceğe.
Gövde, şimdi oldu.
Ve her şey yerli yerine oturdu.
Hiçbir fazla kalmadı.
Hiçbir eksik kalmadı.
Bütün evrenler, bütün zamanlar, bütün arayışlar tek cümlede kapandı:
“Efrâdını Câmi Ağyârını Mâni”
ALPER MURAT KİRPİK




