Kısa HikayelerSizden Gelenler

 Gerçekçi Bir Hikaye “KÖYLÜLER”

 Gerçekçi Bir Hikaye

 Gerçekçi Bir Hikaye “KÖYLÜLER”

 Gerçekçi Bir Hikaye "KÖYLÜLER"Barış üniversitede 2.sınıf fotoğrafçılık öğrencisiydi. Yaptığı işi çok seviyordu ama fotoğrafçılık doğayla çok iç içe bir meslekti ve Barış şu zamana kadar hep şehirde yaşamış ve büyümüştü, köye, dağa, ormana sayılı kez gitmişti. Köy hayatının ona göre olmadığını düşünüyor ve köyü sevmiyordu. Köylü insanların bilgisiz, cahil olduğu düşüncesiyle büyütüldüğü için böyle şeyler düşünüyordu.

Bir gün yapması gereken bir ödev dolayısıyla Aydın‘ın Altınova köyüne gideceğini öğrendi. Oraya gidip doğanın ve yaşlı insanların fotoğrafını çekecekti. Bu ödev için çok tedirgindi köy hayatını hiç bilmiyor ama bir hafta orda kalması gerekiyordu. Korkarak da olsa otobüse bindi ve yola çıktı. Köy yoluna girdiklerinde ise kendi kendine ‘Yollar ne kadar kötü, yollar böyleyse eğer köy kim bilir nasıldır?‘‘ diyordu. En sonunda köy meydanında otobüsten indi. Sağında ve solunda 2 tane kahvehane ve oralarda oturan birçok adam vardı. Herkes ona sanki uzaylıymış gibi bakıyordu çünkü üzerindeki kıyafetler ve boynundaki fotoğraf makinesi dolayısıyla oradaki insanlardan bayağı farklı ve dikkat çekici görünüyordu. Ona, köye gittiğinde muhtarı bulmasını onun orada kalacak bir yer ayarlayabileceğini söylemişlerdi. Etrafına bakındı ama muhtarlıkla alakalı herhangi bir şey göremedi. Çareyi kahvehanedeki adamlardan birine sormakta buldu. Gözüne kestirdiği yaşlı bir amcanın yanına yaklaşarak “Beyefendi muhtarlığa nasıl gidebilirim?‘‘ diye sordu. Yaşlı adam anlamaz bir yüz ifadesiyle ona baktı ve ‘Muhtarlık sağdaki sokağın sonunda ama böyle beyefendi demene gerek yoktu be evladım. Şu zamana kadar beyefendi denilecek hiçbir şey yapmadık.‘‘ dedi. Barış hemen ‘Estağfurullah amcacım.‘‘ dedi. Barış konuşmanın burada biteceğini zannediyordu ama yanılmıştı. Amcanın ‘Nereden gelirsin sen?‘ sorusunun ardından diğer oturan adamlar tarafından soru yağmuruna tutuldu. Yaklaşık 15 dakika onların sorularını cevapladı ve sonunda muhtarlığa gidebildi.

Köy muhtarı diğer amcalara karşı biraz daha resmi ve bilgili birine benziyordu, Barış buna çok sevindi ta ki kalacağı yerin, onu evinde misafir etmek isteyen bir köylünün evi olduğunu duyana kadar. Otel beklememişti ama en azından bir pansiyon vardır diye düşünmüştü. Muhtarla birlikte eve doğru gitmeye başladılar. Muhtar da bu sırada evin sahibini anlatmaya başladı. Yaşlı bir adamdı evin sahibi, yıllar önce karısını kaybetmişti, çoluk çocuğu da yoktu, yalnız yaşıyordu. Sessiz sakin biriydi anlaşılan, zamanının çoğunu tarlasında geçiriyordu. Evin kapısı göründüğünde Barış heyecandan bayılmak üzereydi çünkü yaşlı amcayı ve evi çok merak etmişti. Tedirgin bir yüz ifadesiyle bahçeye girdi. Etrafına şöyle bir baktı, her yerde hayvanlar vardı; tavuklar, horozlar, köpekler, arkadan gelen inek sesleri… Dikkat çeken onca şeyin arasından sonunda masada oturan Şeref amcayı görebildi. Onu görünce birden sevindi çünkü tam fotoğraf çekmek istediği yapıda biriydi.

Muhtar onları kısaca tanıştırdıktan sonra işleri olduğunu söyleyip gitmişti ama hâlâ birbirlerine çok yabancıydılar. Barış hemen odasına gidip eşyalarını yerleştirdi. Bir an önce fotoğraf çekmeye çıkmak istiyordu belki bu şekilde İstanbul‘a daha erken dönebilirdi. Şeref amcayla pek konuşmadan dışarı çıktı ve kimseyle karşılaşmamak umuduyla sokaklarda tek başına gezmeye başladı. Tabii ki umduğu gibi olmadı. Her sokakta biriyle karşılaşıyor ve sanki insanlar onu yıllardır tanıyorlarmış gibi samimi bir şekilde ona soru soruyorlardı. Yavaş yavaş insanların ona karşı olan bu davranışları hoşuna gitmeye başlamıştı. Köylüler, insanın içinde değişik bir mutluluk hissi uyandırıyorlardı. Kendi kendine kızdı, onlara çok önyargılı yaklaşmıştı ve hepsi de gayet sevecen insanlardı.

Böyle çevreye şaşkın şaşkın bakarak akşamüzerine kadar dolaştı. Hatta yarın akşam için köylülerden biriyle onlara yemeğe gideceğine dair sözleşti. Akşam yemeği için eve döndüğünde Şeref amca çok güzel bir masa hazırlamış belli ki onu bekliyordu. Geç kaldığı için özür dileyerek masaya oturdu, Şeref amcanın ‘İsmin ne senin bakalım evladım?‘ sorusuyla hayatı boyunca hiç unutamayacağı o konuşmaları başladı. Bir süre Barış hakkında konuştular, belli ki Şeref amcada Barış‘ı çok merak etmişti. Sonra Barış ‘Ben de senin hakkında bir şeyi çok merak ettim Şeref amca. Birkaç köylüden senin hakkında bir şeyler duydum. Anlatılanlara göre eşini çok severmişsin. Bu aşkı bir de senden dinlemek isterim.‘‘ Biraz çekinerek de olsa anlatmaya başlamıştı Şeref amca ‘Bizim tarlada karşılaştık bir erik ağacının altında. Çok beğenmiştik birbirimizi sonra ben ona her gün şiir yazıp vermeye başladım. Böyle böyle birbirimize çok âşık olduk. Bir gün babamı onu istemeye gitmeye ikna ettim. Gittik, istedik ama vermediler ve çok ağır konuştular böyle olunca da ben bir daha gitmem onlara, dedi babam . Tam 10 yıl, görebildiğimiz birkaç saniyede sevdik birbirimizi. Hayatımın çöküşünü yaşadım. Baktım olmuyor gittim kaçırdım, ufak tefek de olsa bir düğün yaptım. Evleneli tam 2 yıl olmuştu, her şey tam yoluna girdi derken hastalandı Ayşe. Kanser olmuş, yok çaresi, dedi doktorlar. Çok sevdiğim kadının gözlerimin önünde ölüşünü izledim 3 hafta boyunca. Öldü evladım, öldü daha birbirimize doyamadan gitti buralardan.‘‘ Gözlerinden 2 damla yaş süzüldü Şeref amcanın sonra kalktı içerden elinde birçok kâğıtla geldi. ‘Al okursun bunları, ben yatmaya gidiyorum. Allah rahatlık versin.‘‘ dedi ve gitti. Barış şaşkınlık içinde olduğu yerde kalakalmıştı. O da oyalanmadan odasına gitti ve hemen kâğıtta yazılanları okumaya başladı. Şiirdi bunların hepsi. Neredeyse sabaha kadar şiirleri okudu.

Öyle güzel yazmıştı ki Şeref amca, en usta şairlerden bile böyle aşk şiirleri okumamıştı. Cidden köylünün anlattığı kadar vardı aşkları ve çok önyargılı davrandığını anladı. Şu zamana kadar hep küçümsemişti köylü insanları ama aslında onların yaşadığı hayatın yanında Barış‘ınki hiçbir şeydi. Sonra uzunca bir süre düşündü ve burada fazladan 1 hafta daha kalmaya karar verdi. Bu insanları daha çok tanımak istiyordu. Boşuna dememişti Atamız ‘Köylü milletin efendisidir.‘‘ diye.

Asya AKIN

Yazı divinin hemen altı Paylaşım butonları altı

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu