Dehşet Öyküleri

Dehşet Hikayesi “SESSİZ OTOYOL”

Dehşet Hikayesi

Dehşet Hikayesi “SESSİZ OTOYOL”

Gökhan DEMİRDEN

Dehşet Hikayesi "SESSİZ OTOYOL"Kanlı dolunayın olduğu bir gecede, tenha ara sokaklarda geziyordun. 1 gündür bir şey yemediğin için karnın gurulduyordu. Hapishaneden yeni çıktığın için kimse sana iş vermiyordu. İşsizdin. Gecekonduların olduğu bir sokakta yeni boyanmış siyah bir araba vardı. Bir karnına bir de arabaya bakıyordun. Açlığa yenik düştün. Etrafa baka baka arabaya yanaştın. Gecekonduların ışığı kapalıydı ve sokakta da kimse yoktu. Cebinde hırsızlık yapmak için kullandığın demir alet vardı. Onunla olabildiğince hızlı bir şekilde arabanın kapısını açtın. İçi eskiydi ama seni bir kaç gün idare ederdi. Arabanın anahtarı torpido gözündeydi. Arabayı çalıştırdın. Yine yakalanıp hapse girmek istemiyordun. En yakın kasabaya doğru yola koyuldun.

Bir saat yol gittikten sonra turuncu kumlar, kayalar ve kaktüslerden başka hiçbir şeyin olmadığı, zifiri karanlığın ve sessizliğin hükmettiği bir çöle geldin. Çölde iki saat yol aldıktan sonra siyah ceketli, yüzünü seçemediğin, iri bir adam gördün. Sana ters yönde hızlı adımlarla ilerliyordu. Yaklaşık on metre daha gittikten sonra arabanın benzini bitti. Koca çölün ortasında kala kalmıştın. İleride karanlıktan ne olduğunu anlayamadığın, hareket eden bir şey vardı.

Ne yapacağını düşünürken arabanın içini inceledin. Yanındaki koltukta dört haneli şifresi olan bir çanta duruyordu. İncelemeye devam ettiğinde pili bitmek üzere olan bir fener, harita, şeker ve birkaç gereksiz şey buldun. Haritaya göre biraz ileride bir ev bulunuyordu. Saat üçü geçmişti. Şehre geri dönemezdin. Biraz düşündükten sonra ne yapacağına karar verdin.

Varsa bagajdan bir bidon alıp koşarak eve gidecek, sonra oyalanmadan arabayı çalıştırıp otuz kilometre ötedeki kasabaya ulaşacaktın. Arabadan çıkıp bagajı inceledin. Bagajda; paslı bir levye, kriko, hava pompası ve lastik vardı. Ne olur ne olmaz diyerek levyeyi aldın. Levyeyi kullanarak çantayı açmayı denedin ama çanta çok dayanıklıydı. Sonra uğraşmaya değmeyeceğini düşünerek eve doğru yürüdün.

Karaltının karşısına gelmiştin. Hareket etmeyi kesti. Elindeki levyeyi biraz sıkarak ilerledin. Yürürken bir anlığına gözünü kırptın. Gözlerini açtığında karaltı yok olmuştu. Çöle baktın ama bir şey göremedin. Ufaktan korkmaya başlamıştın. Koşar adımlarla gitmeye başladın. Eve yaklaştıkça karasinek vızıltıları duymaya başladın.

Sonunda evi görebilecek bir mesafeye gelmiştin. Ev, eski bir benzin istasyonuymuş. Bir yandan benzin bulduğuna sevinirken diğer yandan loş ışıkları yanıp sönen, karasinek dolu, leş gibi kokan, harabe gibi bir benzin istasyonuna gittiğin için geriliyordun. Harabeye vardığında leş kokusu artmıştı. Binaya girip burada yaşayan insanlarla karşılaşmadan bu işi halletmek istiyordun. Benzin vardı ama benzini dolduracak bidon benzeri hiçbir şey yoktu. Evin içinde olmalıydı.

Evin etrafını dolaştın sadece önde bir giriş vardı. Pencerelerden içeri bakmaya çalıştın ama pencereler çok yukarı yapılmıştı. Yetişemiyordun ve üzerine çıkabileceğin bir nesne de yoktu. Mecbur kapıdan girecektin.

Alet ile kapının kilidini açtın. Kapıyı açmanla birlikte koku daha da yoğunlaştı. Girişte demir bir dolap, büyük bir sandık, üzerine kan bulaşmış kirli bir halı ve boş bir askılık vardı. Solda ve sağda birer oda vardı. Soldakine yöneldin. Hareket ederken yerdeki parke döşemeler gıcırdıyordu. Soldaki odanın içinde mermer bir bankonun üzerine serilmiş, iç organları dışarı fırlamış, üzerine sinekler ve kurtlar dolmuş, en az üç günlük bir insan cesedi vardı. Bu görüntüye dayanamadın ve boş olan midenden çıkarabileceğin ne varsa çıkardın. Bilincin gitmeye başlamıştı. İçin geçti ve orada bayıldın.

Ayıldığında hâlâ bayıldığın yerdeydin ama dışarıdan demirin birbirine vururken çıkardığı şıngırdama sesi ve ayak sesleri geliyordu. Korkarak demir dolabın içine saklandın. Ayak sesleri giderek yükseldi. Korkuyla geçen birkaç saniyenin ardından kapıdan biri girdi. Dolabın ince delikleri arasından geleni gördün. Bu yolda gördüğün siyah ceketli adamdı. Bir elinde uzun bir zincir, diğer elinde de kanlı bir tavşan vardı.

Kapının açık olmasından ve yerdeki kusmuktan anladığı üzere evine biri girmişti. Hırıltıya benzer sesler çıkarmaya başladı. Koşar adımlarla bir odaya girip orayı yerle bir etti. Evine giren kişiyi aradığı belliydi. Sen korkundan donakalmıştın ve dolaptan çıkıp kaçmayı aklından bile geçirmiyordun.

Adam bir odayı aradıktan sonra girişe geri geldi. Yüzünü hâlâ seçemiyordun. Bağırarak sandığı açtı. Sandıkta aradığını bulamayınca öfkeyle sandığı karşı duvara fırlattı. Sıra dolaba gelmişti.

Dolabın kapısını hızla açtı. Elinde levye tutan ve tir tir titreyen seni görünce aradığını bulmuştu. Kanlı elleri ile boğazına yapıştı. Seni ileri geri savurarak vücudunu demir dolaba çarptı. Acı ile bağırırken elindeki levye ile adamın koluna vurdun ama adama acı işlemiyor gibiydi. Onun kana susamış siyah gözlerine baka baka öldün.

Gökhan DEMİRDEN

                                                                                                               

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu