Duygusal Bir Hikaye “BULUT”
Sude KATIÖZ
Ocak 2009… Annemi kaybedeli yaklaşık 9 sene oldu, ilkokula gidiyordum, küçücük bir kız çocuğuydum annemin kokusunu en son içime çektiğimde. Sarılırdı bana, ben onun saçlarını koklardım, o da beni sevgiyle kucaklardı, başımı okşar, öperdi. Sıcacıktı kolları huzur veriyordu insana, dünyanın bütün kötülüklerinden koruyan bir zırhtı adeta.
Annemi en son, hastanenin loş ışıklı yoğun bakımındaki camdan izlediğim zaman görmüştüm. Bir doktor dışarı çıkıp üzgünüm, dedi; babamın gözleri beni buldu, bir anda canı yanmıştı anlamıştım ama anlam verememiştim, doktor niçin üzgündü ki? Sonra babamla evimize gittik, annem yanımızda gelmemişti, babama sormuştum, “Hani annemle beraber gelecektik evimize?” babamın gözleri doldu, “Annen bulut oldu meleğim, yukarıdan bizi izliyor, artık hep yanımızda olabilecek.” dedi. Mutlu olmuştum, annem hep yanımda olacaktı, hep benimle olacaktı.
Mart 2013… Aradan dört sene geçti ortaokula başladım, annemin yokluğuna az da olsa alışmıştım. Onu görememeye, ona sarılamamaya alışmıştım. Sabahları erkenden kalkıp bulutlara bakıp acaba hangisi annem diye saatlerce düşünürdüm, eğer bulabilirsem hangisini olduğunu belki yanıma gelir diye düşünüyorum. Annemin yokluğundan sonra babama çok bağlanmıştım, o benim tek ailemdi, başka kimsemiz yoktu. O benim her şeyim olmuştu, hem annem hem babam hep arkadaşım oldu. Çok iyi hatırlıyorum, yaz tatiliydi, beraber tatile gitmiştik. İlk defa yüzmeyi bana annem öğretmişti, onu kaybettikten sonra bir daha gitmedik denize ama o yaz annemle hep gittiğimiz koya gittik. Sessiz, sakin tertemiz bir koydu; annem çok severdi burasını. Çadır kurup kalırdık burada, 2 gün çok eğlenirdim. O sene babamla oraya gittik, annem olmadan pek tadı çıkmamıştı; o deniz, buz tutmuştu sanki kumsal artık güzel değildi.
Ağustos 2017…Yaklaşık bir sekiz sene sonra, on altı yaşındaydım. O zaman annemin bir bulut olmadığını, ona asla ulaşamayacağımı anlamıştım. O kollarında bulduğum huzuru bir daha bulamayacağımı anlamıştım. O an bir karadelikteydim sanki, aşağıya düşüyordum, boşluktaydım. Annem yoktu artık, bunu anlamıştım, canım acımıştı. Yaklaşık altı ay sonra babamı trafik kazasında kaybettim, babamın kaybı daha büyük bir acı yaratmıştı bende. Doktor bu sefer, bana “Üzgünüm.” demişti. Yıllar önce annemin kaybını yaşadığında babamın gözlerindeki acıyı, asıl o zaman anladım. Gözleri beni bulduğunda, içinin nasıl parçalandığını o zaman anladım. Eve gelmiştim, bu sefer tek başımaydım. Babam da bulut oldu sanırım, diye düşündüm. Tekrardan inanmıştım onların bulut olduğuna, hep yanımda olduklarına. Hayatın bütün yükünü omuzlarımda hissetmiştim. Evimiz bomboştu, üşümüştüm, soğumuştu birden hava. Dayanamıyordum, kimsem yoktu, hiç kimsem… Yapayalnızdım.
18 Kasım 2018… Bugün benim doğum günüm. Annemle kutladığımız hiçbir doğum günümü hatırlamıyorum ama babamla geçirdiğimiz her doğum günümde, babam en sevdiğim çilekli pastadan alırdı bana; mum üflerdim defalarca. Hep bulut olmayı dilerdim, anemin yanına gidebilmeyi, onu bulmayı çok özlediğimi, ona ihtiyacımız olduğunu söylemeyi dilerdim. Artık dileklerimi gerçekleştirmek benim elimde, bunun farkındayım.
En güzel bulutlar, annem ve babam… Bugün yine aynı dileğimi diliyorum çilekli pastamdaki mumları üflerken. Sanırım bu sefer gerçekleştireceğim, önce pastamı kesip bir dilim yiyorum, sonra… Artık bulut oluyorum, annem ve babamın yanına gidiyorum. Belki birazdan hastaneden çıkıp tekrardan evimize geliriz.
Sude KATIÖZ




