Kısa Hikayeler

Kısa Hikaye “Hiçbir Şeyden Korkmayan Adam”

Kısa Hikaye

Hikaye “Hiçbir Şeyden Korkmayan Adam”

Dört hayalet oturmuşlar, hayalet dumanı tüttürüp, çene çalmakta, hoşça vakit geçirmekteymişler, her ne kadar hayaletlerin hoşça vakit geçirmeleri olanaksız da olsa. İçlerinden biri, “Onu hiçbir şeyin korkutamadığı bir genç adam olduğunu duydum. Bizlerden bile korkmazmış,” demiş.

İkinci hayalet, “Var mısınız, ben onu korkutacağım,” demiş.

Üçüncüsü ise, “Onun aklını başından alıp, kaçıp saklanmasını sağlamalıyız,” demiş.

Dördüncü hayalet, “Hadi iddiaya girelim; ortaya bir şey koyalım,” demiş. “Onu korkutmayı başaran kazansın.” Ve böylece hayalet atları üzerine iddiaya tutuşmuşlar.

Derken bu hiçbir şeyden korkmayan genç adam bir gece tek başına dolaşmaktaymış. Ay gökte tabak gibi parlamaktaymış. Birden ilk hayalet yolu üzerine çıkıvermiş, ona bir iskelet şeklinde görünerek. Hayalet, “Huu, dostum,” demiş, dişlerini takırdatıp, tamtam sesleri çıkararak.

“Selam kardeşim,” demiş genç adam da, “ama yolumun üstündesin. Çekil şöyle kenara da, geçeyim.”

“Benimle çomak çember oyunu oynamadan olmaz. Kaybedecek olursan, seni de kendim gibi iskelet haline sokarım bak, ona göre!”

Genç adam basmış kahkahayı. İskeleti büküp kocaman bir çember haline getirip, otlarla bağlamış bir güzel. Bacak kemiklerinden birini çomak yerine eline almış ve başlamış yol boyunca çevirmeye, sayı üstüne sayı alarak,  adam, “Sanırım oyunu ben kazandım,” demiş. “Ya top oynamaya ne dersin”

İskeletin kafasını almış ve bacak kemiğiyle vura vura önüne katıp, top gibi yuvarlamaya başlamış.

Kurukafa, “Of, canımı yakıyor, başımı ağrıtıyorsun!” demiş.

“Ama bunu sen istemedin mi. Kim oyun oynayalım dedi, sen mi ben mi ?

“Sen sırılsıklam bir salaksın be!”

Genç adam bir tekmede kurukafayı yolun kenarına atarak, yoluna devanı etmiş.

Biraz daha ilerlediğinde, ikinci hayalet çıkmış karşısına, o da iskelet kılığında. Üzerine atlayıp kemikli elleriyle yakalamış onu. İskelet, “Haydi, dans edelim dostum,” demiş.

Genç adam, “Çok iyi bir fikir, iskelet kardeş,” demiş. “Peki tamtam ve sopası diye ne kullanacağız? Ha, buldum!” İskeletin uyluk kemiğiyle, kafasını eline alan genç adam, kemikle kafasına vura vura dans edip, şarkılar söylemeye başlamış.

Kurukafa, “Dur, dur be ya!” diye bağırmış. “Böyle de dans edilmez kı Canımı acıtıyor, başımı ağrıtıyorsun.”

Genç adam, “Yalan söylüyorsun hayalet efendi,” demiş. Hayaletlerin canı falan acımaz.”

Kafatası, “Valla hayaletleri bilmem ama benim canım fena halde yanıyor”

Genç adam, “Bir hayalet için canın biraz fazla tatlı,” demiş. “Gerçekten de, düş kırıklığına uğradım. Şöyle bir parça eğlenelim dedik, sızlanmalarınla içine ettin. Hadi defol git de başka bir yerlerde inilde.”

Genç adam kurukafayı bir tekmede kenara atmış, iskeleti darmadağın etmiş.

Hayalet, “Bak şimdi, yaptığını beğendin mi,” diye sızlanmış, “kemikleri toparlayıp, bir araya getirmek için saatlerce uğraşmam gerekecek. Ne kötü bir adamsın sen be!”

Genç adam, “Oflayıp, puflamaktan vazgeçsene sen,” demiş. Hiç olmazsa canın sıkılmaz.” Sonra yoluna devam etmiş. Çok geçmeden karşısına diğer hayalet çıkmış, gene iskelet şeklinde. Genç adam, “E, sıktınız ama artık,” demiş. “Öncekiyle aynı kişi misin sen? Biraz geride rastlamadım mı sana ben?”

Hayalet, “Yo, onlar benim kuzenlerimdi,” demiş. “Onlar pek koftur. Ben ise çetin cevizimdir. Hadi güreş edelim seninle. Ben kazanacak olursam, kendim gibi iskelete çeviririm seni de, ona göre!”

Genç adam, “Bak dostum,” demiş. “Seninle güreşmeye falan hiç niyetim yok. Erkeksen gel kızak kayalım seninle. Bunun için dağın tepesinde yeteri kadar kar var. Kaymak için bizon kaburgaları gerekir ama senin göğüs kafesinle idare ederim ben.”

Genç adam iskeletin göğüs kafesini alarak, onu kızak gibi kullanmış. Tepeden aşağıya hızla kayıp giderken, “Oh be, ne keyifli!” demiş.

Hayaletin kafatası, “Dur be yahu, dursana!” diye bağırmış. “Kaburgalarımı kıracaksın!”

Genç adam, “Dostum biliyor musun, kaburgaların yokken pek komik görünüyorsun. Cüce gibi duruyorsun. Al, işte!” demiş ve göğüs kafesini kaldırdığı gibi ırmağa atmış.

“Beğendin mi yaptığını! Göğüs kafesim olmadan ben ne halt ederim? Onlarsız yapamam ben.”

“Atla o zaman suya ve dalıp çıkar onları. İyi bir banyoya ihtiyacın var zaten senin, bana kalırsa. Karının pek hoşuna gider bu iş.”

Hayalet aşağılanmış bir halde, “Ne demek istiyorsun sen? Ben kendim kadınım zaten!” demiş.

“İskelet halindeyken pek belli olmuyor ki, şekerim,” demiş ve yoluna devam etmiş, genç adam.

Ve sonunda baş hayaletin karşısında bulmuş kendini. İskelet bir ata binmiş bir iskelet şeklindeymiş, reisleri. İskelet, “Seni öldürmeye geldim!” demiş.

Bunun üzerine genç adam hayalete çeşitli suratlar yapmaya başlamış. Gözlerini deviriyor, dişlerini gösteriyor, onları gıcırdatıyor ve garip sesler çıkarıyormuş. “Ben kendim bir hayaletim zaten, hem de senden bin kere daha berbat bir hayalet,” demiş.

İskeletin ödü kopmuş ve iskelet atını sürüp, kaçmaya çabalamış ama genç adam onu dizginlerinden yakalamış. “Ne kadar da bir atım olsun istiyordum,” demiş. “Yeteri kadar yürüdüm. İn aşağıya bakiim!” İskeleti eyerinden al aşağı ederek, paramparça etmiş. İskelet ne kadar ağlayıp sızlasa da, genç adam iskelet ata atladığı gibi, sürmüş köyüne doğru. Tam gün doğmak üzereymiş ve onu gören, su almaya ırmak kenarına gitmekte olan kadınlar basmışlar çığlığı. Onların çığlıklarına bütün köy uyanırken, korkudan titreyerek, kaçışmışlar. Çadırlarının kapılarını aralayıp bakan insanlar onu bir iskelet atın üstünde görünce pek korkmuşlar. Güneş doğar doğmaz iskelet at yok olmuş. Genç adam kahkahalara boğulmuş.

Onun bu iskelet ata binme hikayesi bütün köyde dilden dile dolaşır olmuş. Genç adam daha sonra bir gurup insanla bir araya geldiğinde, böbürlenerek hayaletleri nasıl arkalarına bakmadan kaçırdığını anlatmış. İnsanlar başlarını sallayarak, “Yahu, bu genç adam gerçekten de ne cesurmuş! Hiçbir şey korkutamıyor onu. Şimdiye kadar yaşamış en gözü pek insan o,” demişler.

Derken ufacık bir örümcek genç adamın gömlek kolundan içeri süzülüvermiş. Birisi onu uyarınca, “Öööö! Alın şu böceği üzerimden ne olur! Örümceklere hiç dayanamam! Ööööö!” diye basmış çığlığı. Titreyip, kıvranarak sızlanmayı sürdürmüş. Küçük bir kız gülerek eliyle alıvermiş minik örümceği onun üzerinden.

Kızılderili Öyküsü – (BRULE SIU KABİLESİ)

Büyükler için Hikaye, hikaye, korku hikayesl, komik hikaye, iskelet, kısa hikaye, Kısa hikaye, En kısa hikaye, Hikayeler, Etkileyici hikayeler, Aşk hikayeleri, Romantik aşk hikayeleri, Hayat hikayeleri, Hayalet Hikayeleri 2020, Hayalet hikayeleri oku, Hayalet Hikayeleri Türkçe Dublaj, Hayalet Hikayeleri TLC, En korkutucu hikayeler, hayalet, hayaletler, Hayalet Hikayeleri Kitap,

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu