Kısa Hikayeler

Kısa Hikayeler

Kısa hikayelerin amacı romanın yüzlerce sayfada yaptığını tek sayfada okuyucuya aktarmaktır. Kısa hikayeler de yazar en az kelimeyle büyük etki bırakma gayretindedir. Çünkü hikayenin hacmi büyüdükçe etkisi azalır. Bu sebeple kısa hikayeler, zaman, mekan tasvirleri karakter analizlerinden uzak durur.  Örneğin; “çocuklar gibi mutluydu” yerine “mutluydu”der ve geçer.

Kısa Hikayeler de kahramanlar sınırlıdır. Birkaç kişiyi geçmez. Ayrıca bir zaman dilimi olmaksızın anlar üzerine inşa edilebilir. Olay örgüsü çok kısadır ve etkileyici olmak zorundadır. Kısa hikayeler de tek bir konu işlenir, başını ve sonunu bilmediğimiz tek bir olaydan ibaret olabilirler.  Bu bilinmeyen boşlukları doldurmak okuyucunun işidir.

Kısa hikaye okuru, kısa hikaye okumaktan memnun olur. Kısa hikayeler, klasik hikayeden başı ve sonu çekip çıkartılmış gibi dururlar. Bu başı ve sonu doldurmak okurun görevidir. Sürpriz veya çarpıcı sonla biten, yazarın bir anda susarak bitirdiği hikaye; okurun en azından hikayenin sonunu doldurmasını kaçınılmaz kılar. Okurda da  bu durumda bir “üretmek zevki” oluşur.

Kısa hikayeler de yazarın mümkün mertebe az kelimeyle anlattıklarından yola çıkan okuyucu, yazarın anlatmadığı ne kadar çok şeyi hayal edebiliyorsa, yazar o ölçüde başarılı olur.

Kısa hikayeler hiç de azımsanmayacak bir yapıdır ve diğer hikayelerden çok fazla okuyucuya sahiptir.

  • Değerinizi Bilin

    Değerinizi Bilin İyi bilinen bir konuşmacı, seminerine 50 dolarlık bir banknotu göstererek başladı. 200 kişiyi bulan dinleyicilere, bu parayı kim…

    Devamını Oku »
  • Cep Telefonu Olmak İsterdim

    Cep Telefonu Olmak İsterdim Son günlerde Japonya’da insanların dilinden düşmeyen bir hikaye var. Bu hikaye insanları öylesine etkilemiş ki sosyal…

    Devamını Oku »
  • Kötülüğün Sonu Böyledir İşte

    Kötülüğün Sonu Böyledir İşte Bir adamın bir keçisiyle bir de eşeği varmış. Keçi: “Ona benden daha iyi bakıyorlar! Onu benden…

    Devamını Oku »
  • Nasıl Bakarsan Öyle Görürsün

    Nasıl Bakarsan Öyle Görürsün Fransa’da, ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat  alanına gönderilir.  Görevli, ilk işçiye yaklaşır ve sorar:  “Ne yapıyorsun?” – “Nesin sen, kör mü?” diye öfkeyle bağırır işçi. “Bu parçalanması imkânsız kayaları ilkel aletlerle kırıyor  ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum. Cehennem  sıcağında kan ter içinde kalıyorum. Bu çok ağır bir iş, ölümden  beter.” Görevli hızla oradan uzaklaşır ve çekinerek ikinci işçiye  yaklaşır. Aynı soruyu sorar: –   “Ne yapıyorsun?” İşçi cevap verir: -“Kayaları mimari plana uygun şekilde yerleştirilebilmeleri için, kullanılabilir şekle getirmeye çalışıyorum. Bu ağır ve …

    Devamını Oku »
  • ‘Gülümse’

    ‘Gülümse’ Anneannemle dedem neredeyse elli senelik bir evliliğe sahiplerdi. Bu elli yıllık evlilikleri boyunca, tanıştıkları ilk gün uydurdukları bir oyunu…

    Devamını Oku »
  • ‘Gülümse’

    ‘Gülümse’ Anneannemle dedem neredeyse elli senelik bir evliliğe sahiplerdi. Bu elli yıllık evlilikleri boyunca, tanıştıkları ilk gün uydurdukları bir oyunu…

    Devamını Oku »
  • Zamanın Değeri

    Zamanın Değeri Belki hamasi bir başlıkla yazıma başlıyorum ama, zamanın değerini arada bir hatırlamakta fayda var şüphesiz. Zamanı çoğunlukla saatimize…

    Devamını Oku »
Başa dön tuşu