Korku HikayeleriMurat Canpolat

Korku Hikayesi; “Cin Tahtasi” 3. Bölüm

Korku Hikayesi

Korku Hikayesi; “Cin Tahtasi” 3. Bölüm

Dışarıya çıktıktan sonra annem bağıra bağıra:

‘Buraya gelmemiz zaten kabahat’ dedi ve adımını atıp oradan uzaklaşacağımız sıra hocanın kızı arkamızdan koşarak bize yetişti. Ardından bize

‘Babam sizi bekliyor’ dedi, nefes nefese kalmış bir şekilde.

Annem kıza itiraz edecek olacaktı ki kız annemi susturarak:

‘Oğlunuzun iyileşmesini istiyorsanız itiraz etmeyin ve babamın yanına gidin’ dedi ve geldiği gibi koşarak geri döndü.

Kız gittikten sonra annemle geri döndük. O sıra da hoca bizi kapı da bekliyordu.

Hoca Elli ellibeş yaşlarında ya vardı ya yoktu. Ne kısa ne uzun boyluydu. Hafif ağarmış sakalı vardı. Saçları ise yok denecek kadar azdı.

Hocanın yüzünden nur akıyordu sanki. O kadar güleç biriydi ki o güleç yüzüyle herkesi etkisi altına alıyordu.

Hoca bizi içeri aldıktan sonra başımdan geçen her şeyi anlattım. Hoca beni dinlendikten sonra:

‘Evlâdım öncellikle geçmiş olsun. Anlattığına bakılırsa sadece sen değil diğer arkadaşlarında musallata uğramış. O yüzden diğer arkadaşlarında buraya gelmesi gerekiyor. Ancak o zaman sizi bu durumdan kurtarabilirim’ dedi güleç bir yüzle.

Hoca öyle söyleyince oradan çıkarak eve geri döndük. Eve geri döndükten sonra arkadaşlarımı aradım ve hocanın bana söylediklerini aktardım. Ayrıca hocanın bizi ertesi gün beklediğini söyledim.

O gece yine o varlık karşıma çıktı ve hocaya giderlerse ailelerini bile öldüreceğini söyledi.

O her karşıma çıktıkça boğulacak gibi oluyor, terden sırılsıklam oluyordum. Hocaya gitmeden evvelki o son gecemizde yine aynısı olmuştu ve ben korku içerisinde uyanarak annemin yanına gitmiştim. Ayrıca o gece annemle beraber ağlaşarak sabahın olmasını beklemiştik.

Sabah olunca arkadaşlarım ve onların aileleri ile beraber hocanın yanına gittik. Hoca bizi dinlemeden önce bize:

“Hele şu muskaları verin bakalım’ dedi. Biz o anda şaşırıp kaldık hoca muskaları nereden bildi diye. Neyse, bu konuyu sonra açıklayacağım.

Hocanın muskaları nereden bildiğinin şaşkınlığı içerisinde boynumuzdaki muskaları çıkarıp verdik.O muskaları aldı ve okudu. Yaklaşık on dakika sonra sesli bir şekilde:

“Vay alçak bunu da yaptın ha” dedi. Bunu derken yüzü asılmıştı.

Şimdi gelelim az önce bahsetmek istediğim konuya. Meğerse ilk gittiğimiz hoca şu an ki hocanın talebesiymiş. Hoca onun içinde ki kötülüğü gördüğünden onu kovmuş. Kovulan o talebe daha fazla para kazanmak için bize musallat olan Ebrar Kabilesi ile anlaşma yapmış. Aslında bizi o hocaya yönlendiren de o cin kabilesiymiş. Onların niyetleri bizi o hocaya yönlendirerek daha çabuk etkileri altına almakmış. O hocanın yazdığı muskalar da etki altına alma büyüsüymüş.

Hoca, boynumuzdaki muskaları alıp güzel bir şekilde yok ettikten sonra akşam olmasını bekledi. Akşam karanlık çökünce bizi bir odaya aldı. Odanın ortasına yuvarlak bir çizgi çizdi. Ardından bize;

“Biraz sonra göreceklerinizden dolayı korkup sakın çemberin dışına çıkmayın. Korkup çemberden çıktığınız takdirde onlar sizi alıp götürürler. Ondan sonrası zulüm ve işkence. Yani anlayacağınız sizi kıyamet kopana kadar rahat bırakmazlar” dedi.

Hoca, ikazlarını sıraladıktan sonra kızından bir tas içinde su getirmesini istedi. Kız istenilen suyu giderdikten sıra iğne ile elimizden kan aldı ve o tasın içine bıraktı. O işlem de bittikten sonra bizim çemberin içine girmemizi ve çıt bile çıkarmamızı söyledi.

Biz hocanın sözlerinden sonra çemberin içine girdik. Ondan sonra hoca çemberin ağzını kapattı ve anlamadığımız bir dille bir şeyler söyledi.  O söz söyledikçe tasın içindeki kan simsiyah oluyordu.

Hoca sözlerine devam ettikçe oda deprem oluyormuş gibi sallanmaya başladı. Peşinden simsiyah varlıktan tasın içinden teker teker çıkıp hocanın etrafını sardılar.

Bütün bu olanlara rağmen hoca okumasını sürdürüyor, hiç korku emareleri göstermiyordu. Aslında bizi asıl korkutan şey, o varlığın simsiyah dumanlar içerisinde görünmesiydi. Yalnız bu sefer çok farklıydı. Nasıl anlatsam bilemiyorum. O varlığın yanında korkunç bir köpek vardı. Köpeğin ayakları ters ve çarpık çurpuktu. Gözleri kıpkızıldı ve ateş saçıyor gibiydi. Salyaları asit gibi düştüğü yeri yakıyordu. Kulakları oldukça uzun ve sivriydi.

Ona odaklanmış öyle bakıyordum ki arkadaşlarımın bayıldıklarını göremiyordum. Biraz sözlerimi uzattım sanırım. O yüzden hocayla o varlığın aralarında geçen diyaloğu anlatmayacağım.

Hoca o varlıkla sabah ezanına kadar konuştu. Onunla konuşmasına konuşmuştu ama neredeyse bitkin bir hale de gelmişti.

Murat Canpolat

Hikayenin 1. Bölümü İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Bölümü İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 3. Bölümü İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 4. Bölümü İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin Son Bölümü İçin TIKLAYINIZ

 

MURAT CANPOLAT

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu