Dehşet ÖyküleriSinan Korkmaz

Cin Hikayelerinden; “Kelemper”

Cin Hikayelerinden; “Kelemper”

Cinli Hikayeler: Tabiat tüm canlıların parkıydı. Canlılar kadar cansızlar da değerliydi. Bitkilerden, hayvanlardan, sıvılardan ve sulardan nasıl faydalanıyorsak, cansızlardan da aynı şekilde faydalanıyorduk, üstelik bedel ödemeden. İşe yaramaz gibi görünen kuru bir dal parçası, nice ateşleri tutuşturabilecek özelliğe sahipse, ayaklar tarafından kenarlara itilen taş ve kaya parçaları da günlük işlerde kullandığımız eşyaların biçimlendirilmesinde büyük rol oynuyordu. Her şeyi insanlar yaptı ve bitirdi gibi göstermek çok yanlıştı. Aklın yetmediği yerde devreye kim, nasıl giriyordu? Nelerden ilham alarak iyilik yada kötülük ediyordu. Hangi yöntemleri kullanarak yardımda bulunuyordu. Hepsi sorulması gereken soru, cevaplanamayacak kadar zor ve gizem doluydu.

Kelemper yardımsever olmanın ötesinde merakından gelen deneyleriyle de meşgul olurdu. Kendisi doğuştan cerrah bir cindi. Taifedeki birçok hastayı ameliyat etmiş sağlığına kavuşturmuştu. Bilgisi, zekâsı ve pratikliği onu eşsiz bir cin haline getiriyordu. Mekânı ve doğum yeri İstanbul’du. İnsan sağlığına merakı hep vardı. Zaman zaman yaralı hayvanları da sihir yöntemiyle bayıltıp iyileştirirdi. Altmış yılı aşkın bir süredir tedavi ve ameliyatlarla uğraşıyor, çaresiz bilinen hastalıklara derman oluyordu. Kullandığı malzeme ve yöntemler tıp dünyasında henüz keşfedilememiş bugüne sır olan kendine özel çalışmalardı. Bugüne kadar sayısızca hasta insanı gizlice tedavi veya ameliyat etmiş, cinleri ve hayvanları da sağlığına kavuşturmuştu. Hassas bir cindi o. Kimseye kötülük edilmesine müsade etmez bilakis yardımcı olurdu. Kayalıklardan düşen birçok hayvanın sesini kilometrelerce uzaklardan duyup, uçarak yanına gelmiş, insanlardan önce bulup müdahalesini yapmıştı. Ağaç dallarına takılarak yaralanan kuşları yuvalarına götürmüş, birkaç karışımla elde ettiği şifalı suyu yaranın üzerine püskürterek iyileştirmişti. Depremlerde enkaz altında kalarak bayılan sayısızca insana acil müdahalelerde bulunmuştu. Boş vakitlerinde dağlara uçar, belirli bitkileri kopararak mağarasına dönerdi. 1991 yılının haziran ayında, Bakırköy sahilinde yolda yürüyen bir kız çocuğunun bayıldığını görmüş yerde ona müdahale etmişti. Kalbini dinleyerek hastalığı olduğunu ortaya çıkarmıştı. Onu ameliyat etmesi gerekecekti ancak kız henüz onbir yaşlarında olduğundan riskler vardı. Mecburen onu yıllarca takip edecek yaşı geldiğinde ameliyatını yapacaktı.

Hafızasındaki yapılacak işler listesine Burcu’nun tedavisini de eklemiş oldu. Kelemper eğer cin değil de, insan olmuş olsaydı parayı sayacak ve harcayacak zamanı bulamazdı. Üstelik henüz keşfedilememiş birçok tedavi yöntemine özel ilhamlarla kâşif oluyordu. Dünyada tıp biliminin keşfedip kullanamadığı tedavi yöntemlerinin birçoğu onun elinde mevcuttu. Hayvanlardan belirli parçaları alıp insan tedavisinde kullanan cerrah cindi Kelemper. Ruh hastalıklarına hayvanların da dahil olduğunu anlamış, insanların ruh tedavisinde kullanılan ilaçları belli ölçeklerde hayvanlara da uygulamıştı. Cinlerde akıl hastalığı olmazdı. Ona rağmen beden tedavisinin yanı sıra ruh hastalıklarıyla aşırı derecede haşır neşir olurdu. Evlerine girerek gözlemlediği insanların ruh hastalıklarına henüz başlangıç aşamasındayken müdahale eder, gerekli ilaçları belirli dozlarda onların yiyecek ve içeceğine karıştırır tedaviye başlardı.

1986 yılında orta yaşlarda bir adam, akşam üzeri iş dönüşü evine geldiği sırada, oturduğu apartmanın karanlık merdivenlerinden çıkarken güvercinleri fark edemeyerek ani uçuşlarından korkmuş, aklını yitirmişti. Gezmedikleri hastane, gitmedikleri hacı hoca kalmamıştı. Kelemper onun tedavisine başlayarak iki yıllık bir sürede iyileştirmişti. Kullandığı yöntem inanılır gibi değildi. Deliren adamı denizlerden geçiriyor gece uykusunda ağzına sıvı damlatıyordu. Ruhuyla birlikte hasar alan bedenini de tedavi ediyordu. Madde bir yere kadar ruha tesir edebilirdi çünkü. İnsan ruhu bozulmaya müsait olduğundan o bu konu üzerinde daha yoğun ve hassas çalışıyordu.

Ruh hastalıkları tedavisinde kokulardan ve resimlerden de faydalanıyordu. Bu yöntemi çok gizli kullanıyor, hastanın alışkanlıklarından biriymiş gibi göstererek diğer insanların dikkatinden uzaklaştırıyordu. Olur da birilerinin eline geçerse insanoğlu bu yöntemleri oyuncak eder diye korkuyordu. Kokular ve resimler insan ruhunu tedavi ettiği gibi bozabiliyordu. Takıntılı insanların bir kısmı bu iki hadisenin etkisiyle sürekli tekrarlardan oluşan alışkanlıkların içine düşüyorlardı.

Kelemper tedavilerinde asla dar düşünceli davranmazdı. İşine yaramayacak yöntemleri denemekten üşenmez ve çekinmezdi. Tıp fakültelerini ziyaret eder çeşitli hastanelere girer çıkardı. Nakil yapması gerekiyorsa morga uğrar veya mezarlıklarda yeni definleri takip ederdi. Bir keresinde stresten saçları dökülen ve ağlayarak bu derdine çare arayan gencin sesini duymuş, onun kafa derisinin altına, trafik kazasında yeni ölen başka bir gencin taze dokularını mezara girip alarak bir tohum gibi tek tek ekmiş onu kellikten kurtarmıştı. İki ay içinde dökülen saçları yeniden çıkmış gencin bozulan psikolojisi yerini sevince bırakmıştı.

İnsan vücudu karmaşık sistemlerle yaratıldığı için Kelemper’i cezbediyordu. Hem yaptığı yardımlarla gururlanıyor hemde merakını gideriyordu. Zaman zaman tıp fakültesi hastanelerinin dersliklerine giriyor, uzun ve karanlık koridorlarda dolanıyor, ameliyathanelere inip insanları izliyordu. Onlar hep ekiplerle çalışıyorlardı. Asistanlar uzmanlara yardım ediyordu. Tedaviler ve süreçler not ediliyordu. İnsan unutabilen varlık olduğundan bu yöntem mecburiydi.

Kelemper yalnızdı bu meslekte. Sırlarını diğer cinlere anlatamazdı. Tüm müdahalelerini kendisi yapmak zorundaydı. Asla ekip kuramaz, asistan tutamazdı. Riskli ameliyatlarda yine yalnız olmak zorundaydı. İstanbul onun için zorlu bir mücadele şehriydi. İl dışına yalnızca doğal afetlerde ve çaresiz hastalığa yakalanmış insanların sesini duyduğunda çıkıyordu. Geceleri genelde ameliyat yapıyor işi yoksa eski tıp fakültelerinin uzun ve karanlık koridorlarında geziniyordu. Bu ona keyif veriyordu. Hiçbir zaman insanlarla yüzleşemeyecek ti.

Bir keresinde bir bedene bürünüp bunu denemeye kalktı, ancak kurduğu diyalog o insanda kafa karışıklığına neden olmuştu. Tıp fakültesinde öğrenci olan meraklı bir delikanlıya, gece nöbetinde yaklaşarak ilham vermiş, merakını gidermişti. Oradan ayrıldıktan sonra nöbetçi genç şaşkınlık yaşamıştı. Bedenine büründüğü insan elbette ki bir doktor değildi. Öğrenci onu tanımadığı için bir esrarengizlik olduğunu anladı. Ona merak ettiği bir tedavi yönteminin uygulama biçimini anlatmıştı.

Kelemper ilaç hazırlama konusunda da uzmandı. Zaman zaman derelerde dolanır suda yaşayan canlılardan belirli sıvıları alarak zorlu tedaviler için şurup ve serum elde ederdi. Ağaçların özlerine ve diplerine girerek aynı yöntemler yoluyla dertlere derman olmak amacıyla türlü zahmetlere katlanırdı. Bir doktor gibi mesaisi bitince evine gidemiyordu. Maaşı, ünvanı, tanıyanı, teşekkür edeni yoktu. O, bu iş için yaratılmış gizli bir el gibiydi. Elden de üstün bir varlıktı Kelemper. Kendiliğinden ölmüş hayvanların leşlerini de değerlendirirdi. Dizlerinden biri rahatsızlanan bir amcayı bu şekilde iyileştirmişti. Çayırlarda bulduğu ölü bir yılanı metrelerce yükseklikten yere bırakarak, içinde kalan, son ve yaşarken üretmesi mümkün olmayan, bir iki damlacık zehri, enjektöre alarak karışım hazırlamış, tıbbın çaresiz kaldığı o hastalığa derman olmuştu.

Burcu’nun ameliyat tarihi yaklaşıyordu. Kelemper onu belirli zamanlarda, uykusunda muayene eder, son durumu hakkında bilgi edinirdi. Kalbindeki sirkumfleks adlı damar hasarlıydı. O, küçük yaşından bugüne kadar uzanan bayılmalar devam ediyordu. Yıl 1998, Burcu artık büyümüştü. Ameliyatı kaldırabilecek duruma gelmişti. Kelemper onu da diğer insanlar gibi uykusunda ameliyat edecekti. Az da olsa bu operasyonu rüya olarak kendisine izletecekti ki iyileştiğini anlayabilsin ve uğraşmasın. Gerekli ilaçları ve malzemeleri hazırladı. Kızın evine ikindi vaktinde giderek onu gözlerinden ve kalp atışlarından dinleyip takip etmeye başladı. Burcu rahatsızlığından dolayı hareketli bir yaşantıya sahip değildi. Çok yorulmaz çok zorlamazdı kendini. O gün de evde vakit geçiriyordu. Odasına girdi çıktı, balkondan şehri seyretti. İçinde ümitsizlik kadar ümit de vardı. Bir gün bir şekilde bu ani bayılmalardan kurtulacaktı elbet. Hissediyordu bunu. Cerrahı artık evdeydi nasılsa. Ailesi onu yıllarca hangi ünlü doktorlara, hastanelere götürmedi ki. Bir sonuç alamadılar. Bu rahatsızlığın çözümü Kelemper’deydi. Operasyona saatler kalmıştı. Burcu cerrahıyla aynı evdeydi artık. Bilseydi ki bu gece tüm dertleri sona erecek, kim bilir sevinçten nasıl çığlıklar atardı.

Gece olmuştu. Burcu’yu yemek sonrası bir uyku kapladı. Saat on gibi hafif yiyeceklerle karnını doyurdu ve odasına geçti. İlaç kullanmıyordu. Kullansa da cerrah cin Kelemper için hiç fark etmezdi. O ne yapacağını iyi biliyordu. Burcu odasına geçti, yatağına uzandı, volkmenini kulağına geçirdi, müzik dinlemeye başladı. Uykusu henüz gelmemişti. Kelemper genç kızın odasına girerek onu izlemeye başladı. Anestezide kullanılan formülleri Burcu’nun bünyesine göre hazırlayıp lavanta kokusu kıvamına getirerek gaz olarak odaya dağıttı. Hastası artık bayılmıştı. Ameliyat başlıyordu. Genç kızı yüzüstü çevirdi. Üzerindeki eşofman ve atletini çıkararak bir kenara koydu.

O sırada rüya gösterme sihirini de yaptı. İlaçları, serumu, el aletlerini hazır etmişti. Kalbindeki hasarlı damarı iyi etmek için trafik kazasında ölen gencin vücudundan faydalanmıştı. Bağışlanmayan organları bağışlıyordu Kelemper. Sırtından yarmaya başladı neşterlerle. Kalbe kadar açtı. Kan basıncını kontrol altında tutmak için harici araçlardan yardım aldı. Derin uykulardaydı Burcu. Delta frekansına kadar geçmişti. Ameliyatinın rüyasını görüyordu. Eski bir hastanenin soğuk ameliyathanesindeydi. Birkaç yaşlı doktor onu ameliyat ediyordu. Onlarda sırtından girmişlerdi kalbine. Seviniyordu. Kelemper genç kızın hasarlı damarı sirkumfleks’i kazada ölen gencin damarıyla değiştirmeye başlamıştı. Aortları basınç ayarlayan cihazla çalışır vaziyette tutuyordu. Hasarlı sirkumfleksi yerinden çıkarmadan diğerini yanaştırdı. Bağlantı noktalarını tespitleyerek ilk açılan ucu yeni damarla birleştirdi. Kan yeni damara da yürümüştü artık. Tam basınç olmasa da. Diğer açık ucu da devir daim duvarına yanaştırarak bağlantıyı yaptı. Hasarlı damarı iki ucundan keserek yerinden aldı. Bir müddet beklemede kaldı. Gözlem yapması gerekiyordu. Kan basıncı normal seyrediyordu. Nakledilen damar istediği gibi yapışmıştı yardımcı sıvılarla yerine. Kelemper huzur bulmuştu.

Geriye açık bedeni dikip kapamak kalıyordu. Sihir kullanacaktı. Dikiş izleri görülmeyecek, operasyonun etkileri bilinmeyecekti. Dikişleri atmaya başladı. Katmanları tamamlayarak sağlamlaştırdı. Genç kız her şeyden habersiz yüzüstü yatıyordu. Kalktığında her şey değişecekti. Hayatına renk ve huzur gelecekti. Cerrah cin ameliyat işini bitirip malzemelerini toparladı. Sabaha daha çok vakit vardı. O gece o da orada kalacaktı. Burcu’yu o uyandıracaktı. Yeni halini izleyecekti. En az onun kadar sevinçliydi. Saatler ilerliyordu. Sabaha karşı Burcu yatağında yan dönmek istedi. Yavaşca başardı bunu. Sağ kolunun üzerine yattı. Güzel güzel uyumaya başladı yeniden. Ara sıra derin nefesler alıyordu bitmeyen rüyanın etkisiyle. Kelemper rüyayı uzattı bilerek. Sevinsin ve uyandığında rüyada kalmayacak bir mutluluğa derin uykusunda adım atsın diye. Her insan illaki mucizelerle karşılaşmıştır. Burcu’nun mucizesi de cerrah cin Kelemper’di. Sırlarıyla geldi evine, şifa oldu bedenine, yüzlerce kontrol, onlarca doktor derman olamamıştı derdine. Gün ağarmıştı. Vakit ilerledi. Öğlene doğru uyandı Burcu. Annesi kahvaltısını hazır etmişti çoktan. Kıyamıyordu uyandırmaya hâlâ hasta bildiği yavrusunu, hasta değildi artık Burcu, o bilmiyordu henüz. Uyandı kız dinçlik hissi vardı bedeninde. Mutluluk vardı ruhunda.

Yatağında oturdu bir müddet. Bir şeyler olmuştu ama ne? Kelemper odada duruyordu öylece. Burcu rüyayı hatırlayamadı. Zamana ihtiyacı vardı belli ki. Yada cerrah cin müdahale edecek hatırlatacaktı. Annesi seslendi kızına, kahvaltın hazır gel, diye. Lavaboya gitti, işlerini halledip mutfağa geçti. Annesiyle selamlaştı. Masaya yaklaştı, sandalyesine oturdu. Anlatacak çok şeyler vardı da bir hatırlasaydı şu rüyayı. Kahvaltı başladı. Çayını verdi annesi meşhur bardağıyla. Bir gezi planı yoktu bugün. Ama evde oturmaya niyeti yoktu Burcu’nun. Hissediyordu yavaş yavaş. Bu operasyon tüm şifalarıyla ruhuna ve bedenine yayıldı. Kahvaltı sonuna doğru müdahale etti Kelemper, rüyasını hatırlattı sihir yaparak. Artık anlatmaya başladı ameliyatı annesine. Rüya gördüm anne birkaç yaşlı cerrah beni ameliyat etti ben düzeldim artık, dedi. Gece ve rüyam çok uzun sürdü. Bu mutluluğu sürdürmek istiyorum artık anne, sizde benden dolayı üzülmeyeceksiniz, ben artık ani bayılmalara maruz kalmayacağım göreceksiniz, diye heyecanlı sesle anlatmaya başladı. Söylediklerinde haklıydı. Annesi her ne kadar inanmamış olsa da o da ilerleyen zamanda kızına hak verecekti. Mucize gerçekleşmişti. Mucize değil müdahale. O günden sonra Burcu hiç bayılmadı. Annesinin ısrarıyla, eskiden gittiği tüm hastane ve doktorlara, tedbir ve kontrol amaçlı gitti yeniden. Eski izlerden eser yoktu. Bazı doktorlar bu işi zamana bazıları da mucizeye bağladı. Ancak açıklama yapabilen hiç kimse yoktu olamazdı da. Kelemper genç kızı kontrol amaçlı ziyaret ediyordu. Sevincini birlikte paylaşamıyor olsalar da ortak hatıraları vardı. Gerçeklere ışık tutan bir rüyada bir araya gelmişlerdi.

Sinan KORKMAZ

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. Kelemper kuru bitki dikenli ot demektir. Cinlerden bazıları şifacı rolüyle yaratılmıştır. Onların hekim ve cerrah olanları vardır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu