Dini HikayelerKıymetli Yazarlarımızdan SeçmelerMurat Canpolat

Dini Hikaye; “Tevafuklar” 65. Bölüm

Dini Hikaye

Dini Hikaye; “Tevafuklar” 65. Bölüm

Çetin, hocası olan Selman Hoca’nın bıçaklanıp hastaneye yatırılıp ameliyat edildiğini duymuştu, ama gidip onu göremiyordu. Çünkü gidip hocasını görse bütün hazırlıkları boşa gider ve kendisi de ortaya çıkardı. Bu yüzden de hafta sonunu bekliyordu.

Artık büyük gün gelip çatmıştı. Beyefendi gelmiş, Sinan Bey’in işlerini denetliyordu.

Beyefendi denen kişi, orta boylu hafif tıknaz, elli yaşlarında bir kişiydi. Görünüşte bu adama bakan iyi huylu, herkese yardım etmek isteyen bir kişi gibi görürdü.

O, işleri denetlerken Sinan Bey renkten renge giriyor, onun ne diyeceğini bekliyordu. Beyefendi, kontrolünü yaptıktan sonra sert bir şekilde ayağa kalktı. Hızlı adımlarla yürüyerek Sinan Bey’e tokat attı.  Ardından ona:

‘Sen işleri böyle mi yönetiyorsun’ dedikten sonra ona ‘Verdiğim bütün işleri yüzüne gözüne bulaştırmışsın, dediğinde Sinan Bey bir adım öne çıkarak:

‘Ama efendim’ deyince Beyefendi sinirle sağa sola volta attıktan sonra:

‘Ne âmâsı?’

‘Beyefendi, bütün işlerimizi bozan, maskeli adam denen bir kişi’ dedi Sinan Bey, korkak bir ifadeyle.

Maskeli adam sözünü duyan Beyefendi iyice sinirlenerek:

‘Senin hatalarını örtmek için mi böyle bir şey uyduruyorsun?’ dedi bağıra bağıra.

O anda Çetin öne çıkarak:

‘Sinan Bey, doğru söylüyor. Dediği o maskeli adam sonradan işe giren biriydi. Yaptığı işlerle yükselerek Sinan Bey’in sağ kolu oldu. İşte ne olduysa ondan sonra oldu. Kendisine maske takarak bütün işlerimizi tersine çevirdi. Hatta bize bile tehdit savurmaya başladı’ dedi Beyefendinin önünde elpençe durarak.

Beyefendi Çetin’in sözlerinden sonra Sinan Bey’e dönerek:

‘Yanına aldığın adamları bile tanımayacak kadar cahilsin. O yüzden yıllarca sana gösterdiğim ilgi ve alakaya acıyorum’ dedi sert bir ifadeyle.

Bu sözlerden sonra Sinan Bey utancından yüzünü yere eğerek:

‘Efendim bu sözlerinizle kalbimi kırıyorsunuz’ deyince Beyefendi Sinan Bey’in yere eğilmiş kafasını kaldırıp ona parmak salladı. Ardından ona:

‘Az bile söyledim’ dedikten sonra Sinan Bey’e, ‘Maskeli adam nerede? Onu yakaladıysanız buraya getirin onun hesabını ben göreceğim’ dedi.

Bu sözlerden sonra Sinan Bey, Çetin’e onu getir der gibi kafasını salladı. Bunun üzerine Çetin derhal oradan ayrılarak hapsettikleri yere doğru yol aldı.

Çetin, maskeli adamın tutulduğu yere doğru giderken hem içinden gülüyor hem de polislerin ne zaman baskına geleceklerini merak ediyordu. Onun tutulduğu yere gelip bir müddet oyalandıktan sonra geri dönerek üzgün bir vaziyet takınarak:

‘Efendim, size üzücü bir haber vermek zorundayım’ deyince Beyefendi ve Sinan Bey hep beraber ona:

‘Ne oldu? Maskeli adamı getirmedin mi?’ dediler.

‘Efendim, bende onu diyecektim’ dedi Çetin ‘Maalesef o tutulduğu yerde yok’ deyince Sinan Bey’in ayaklarındaki fer kesildi. Bu haber onun ölümü demekti. Bu yüzden ayaklarının feri kesildi ve boğuk bir sesle ‘nee’ diyebildi.

Beyefendi, yerinde yok lafını duyunca cebindeki silahı çıkarıp mermiyi silahın ağzına verdi. Ardından onu Sinan Bey’in kafasına dayadı. Tam ateş edecekti ki adamlardan biri telaşlı bir şekilde koşarak geldi ve:

‘Polisler, malikânenin her tarafını sarmışlar. Hem de yüzlerce polis. Hatta helikopterli polisler şu an tepemizde geziniyor’

Alınan bu haber üzerine malikânenin içinde bulunan herkesi panik kapladı. Ne yapacaklarını bilemez halde sağa sola koşuşturup durdular.

Onlar telaş içersindeyken Komiser Murat, adamlarına Çetin’e ateş etmemeleri için talimat veriyordu. Bu arada eş zamanlı olarak Yiğit Bey ve adamlarına operasyon yapılıyordu.

Komiser Murat, talimatı verdikten sonra polislere ateş emri verdi ve çatışma başladı.

Çatışma çıktığı ilk anda Beyefendi, Sinan Bey’e emir verip malikânede sakladığı silahları çıkarmasını istedi.  Bu emir üzerine Sinan Bey, sürüne sürene silahları sakladığı yere geldi ve kapağı açtı, ama oda ne silahların saklandığı ikinci kapının üzerinde dörde yakın kilitle kilitlenmişti.

Sinan Bey, gördüğü manzara karşısında beyninden vurulmuşa döndü ‘Êyvah, şimdi öldük’ dedi ve sürüne sürüne geri döndü.

Çatışma başlamadan bir saat öncesiydi. Çetin, polislerin zarar görmemesi ve Beyefendi ve adamlarının yakalaması için gizlice gidip silahların saklandığı depoya kilitler takıp oradan ayrılmıştı. Bu yüzden Sinan Bey, eli boş geri dönmüştü.

Sinan Bey, geri dönünce Beyefendiye durumu haber verdi. Beyefendi aldığı bu haber üzerine çılgına döndü. Art arda sağa sola rast gele ateş etmeye başladı ve birkaç adamını vurdu.

Bir saate yakın bir çatışmanın sonunda beyefendi dâhil çoğusu öldürüldü. İçlerinden Sinan Bey ve birkaçı sağ kalmıştı. Sağ kalanlar yakalandı. Bu arada Nurcan’ın annesi çatışma seslerini duymuş, ne oluyor düşüncesiyle tutulduğu yerdeki cama bakmıştı. O cama bakarken kör bir kurşun gelip camı delip içeri girmiş ve onun kafasına isabet etmişti. Kafasına isabet eden mermiyle beraber yere yığılmış ve oracıkta ölmüştü.

Sinan Bey, Beyefendi ve adamlarının öldürüldüğünü görünce oradan kaçmanın çaresini aradı ve sonunda oradan kaçtı, ama onun arkasında bir kişi vardı ve yakalamak için onun peşindeydi. Bu kişi Çetin’den başkası değildi.

Çetin, bir müddet onu sokak aralarında kovaladıktan sonra sırtına atlayarak yakaladı. Sinan Bey, kimin kendisini yakaladığını görmek için geri döndüğünde şaşırıp kaldı. Çünkü bu en yakın adamlarından Çetin’di.

Çetin, Sinan Bey’i yakalayıp onu polislere teslim ettikten sonra ona:

‘Benden ailemi neden sakladın amca. Senin yüzünden yılarca anne ve babalardan nefret ettim. Bu nefret duygusu içimi öyle kaplamıştı ki o mutlu aileleri gördükçe onları ayırasım geliyordu’ deyince Sinan Bey her şeyin ortaya çıktığını anladı ve bir şey diyemedi. Onun sustuğunu gören Çetin sesini yükselterek:

‘Senin yüzünden yıllarca annemden nefret ettim. Nerede bir anne ve baba görsem onlardan nefret eder ve aralarını bozmak isterdim. Ta ki bir ay evveline kadar. Senin konuşmalarını duyduktan sonra annemden kalana bir tutam saçla DNA testi yaptırdım ve her şey ortaya çıktı. Hatta senin babamı bile öldürdüğünü gazeteden öğrendim. Şimdi sana söylüyorum. Neden bunları bize reva gördün. Bir avuç para için mi?’ dedi ve ona:

‘Sana son bir sözüm var. Bu sözü söyledikten sonra bir daha yüzünü görmeyeceğim. Hatta annemin ve kız kardeşimin yüzünü bile göremeyeceksin. Şimdi, söylüyorum sana bütün bu yaptıkların sana mutluluk getirdi mi? Bütün yaptıkların sana mutluluk veriyor diyorsan, yalan söylüyorsun demektir. Çünkü ben hep yanındaydım ve bugüne kadar mutlu olduğunu görmedim. Bundan sonra da mutlu olacağını zannetmiyorum. Çünkü bütün yaptıklarının hesabını verecek, hapsi boylayacaksın. Ha bu arada bunu birde öbür âlemi var. Asıl hesap orada’ dedi ve oradan ayrılarak Kaya’nın yattığı hastaneye gitti.

**************

Yazan – Murat CANPOLAT

HİKAYENİN BÜTÜN BÖLÜMLERİ

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu