Ahmet Turan YÜCEKAYADüşündüren-Eğitici Hikayeler

Senin de Başına Gelebilir!!

Senin de Başına Gelebilir!!

Henüz 14 yaşında annesinin elinden her gün örülüp tokası takılan altın sarısı saçı, bembeyaz tenine kiraz dudaklarına elma yanaklarına ne güzel yakışıyordu, o kadar tatlı bir kızdı ki o deniz mavisi gözlerinin içine baktığın zaman Allah özene bezene yaratmış der insan! Hele o peltek ama dil otu yemiş cümleleri yok mu, şekerin can bulmuş hali dedirtir.

Bu kusursuz sayılabilecek güzellikteki kızın ismi Hediye! Uzun zaman sonra birçok tehlikelere, hatta annesinin hayati tehlikesi olmasına rağmen, olması imkansız denildiği halde tüm umutların tükendiği bir zamanda Allah’ın bir lütfu, bir hediyesi diyerek bu ismi koymuştu ebeveynleri. Çokta yakışıyordu ismine hani hediyeler değerli olur ya, özel ihtimam gösterilir ve değer verilip sakınılır ya öyle sakınıyorlardı ve çok seviliyordu. Her gün annesi kızıyla birlikte cam kenarına oturur;

“Bak! kızım kumruyu görüyor musun? ne kadar güzel gökyüzü masmavi, tek bulut yok, hele ağaçlar, yeni çiçek açmış rengarenk, bak bak karşıdan gelen teyzeyi görüyor musun, elinde fileyle pazara gidiyor yanında torunu el ele tutuşmuşlar.”

Yine günlerden bir gün annesiyle cam kenarında oturmuş dışarıyı seyrediyorlardı annesi olup biteni tek tek anlatıyordu, “karşıdaki çınarın dalına kuşlar yuva yapmış, yolda çocuklar top oynuyorlar bak Cemile ablanın kızı, Yeşimin kızı ve Ayfer’in kardeşi ip atlıyorlar, Simitçi geldi.”

– Sana simit almamı ister misin?
– Hayır anne canım istemiyor
– Neden üzgünsün!! bir şey mi oldu gülüm
– Yooo bir şey olduğu yok seni dinliyorum

Ha bak karşıda cemil abinin oğlu yeni arabasını temizliyor arabada baya güzel afferim çocuğa askerden geldikten sonra çalışıp kısa zamanda iş kurdu.”

Bir an sessizlik oldu hediye annesine, “neden sustun anne niye konuşmuyorsun sıkıldın mı yoksa, anne lütfen susma konuş anne nerdesin?” diyerek ayağa kalktı ama kımıldayamıyor, korkuyordu.

“Anne lütfen yanıma gel korkuyorum. Korkma kızım birazdan geliyorum komşumuz kapıda onunla konuşuyorum birazdan geleceğim” dedi.

“Birkaç dakika sonra kızının yanına gelen Nihal! Hediyem geldim kızım, hem niye korkuyorsun, evdeyiz insan hiç evinden korkar mı?” deyince Hediye bir iç çekip, “korkar anne her taraf zifiri karanlık olunca korkar, ancak sen anlatınca dünyam aydınlanıyor, senin anlattıklarınla görüyorum biliyorsun. O kazadan sonra iki gözümü de kaybettim benim gören gözüm sensin senin anlattıkların. N’olur bana kızma,” dedi.

“Evet Hediyenin gözleri görmüyordu iki gözünün korneası da çamaşır suyuyla yanmış görme yetisini kaybetmişti, 8 yaşındayken annesi pazara alış verişe gittiği bir sırada hamaratlık etmeye kalkmış yüksekte olan çamaşır suyunu alırken kazara gözlerine dökülmüş ve o elim durum ortaya çıkmıştı, şimdi kornea nakli bekliyordu ama ne var ki bizim insanımız organ bağışına temkinli yaklaşıyor. Bir düşünseler insan ölünce bütün bedeni toprakta çürüyecek halbuki modern tıp bazı organların çürümesini engellediği gibi onları başka bedende tekrar hayat bulmasını sağlıyor.

Ahmet Turan YÜCEKAYA

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu