Şahan BilginSizden Gelenler

“MODERN KÖLE” HİKAYESİ 1. BÖLÜM

“Modern Köle” Hikayesi 1. Bölüm

Hikaye Oku: Uyandı. Rüyaların şevkatli kollarından, gerçeğin amansız kuyularına düştü. Mirkelam, yatağın başına uzanmış, patilerini yalamakla meşguldü. Odada ki kötü koku, sağlıklı bir insanı hasta edebilecek, etmese bile burnunun direğini kıracak kadar kuvvetliydi. Üç gündür yıkamadığı yüzüne haksızlık etmiş olacağını düşünmüş olmalı ki banyoya yöneldi. Gözleri bir an için küflenmiş küvete takıldı. İçinde banyo yapanların edepsizlikleri, belki de korkmuş bakire kızın gözyaşları ya da küçük çocuğun ilk banyosunu yaparkenki korkusunu düşündü. Eşyalar eskise dahi içlerinde insan kırıntıları barındırırdı. Soğuk suyu yüzüne çaldı, odaya geri döndü. Duvarlarda, ismini dahi bilmediği fakat saç kesimleri ve kıyafetlerinden rockçı olduğunu anladığı insanların posterleri asılıydı. Evi tuttuğunda duvardaydılar, söküp atmayı düşünmemişti. Su ısıtıcısının düğmesine basıp yatağa uzanıp suyun kaynamasını bekledi. Beş aydır işsiz olmasına başlarda kafasına çok takmasına rağmen, şuan o kadar da aldırış etmiyor, hatta bu pervasız ve sorumsuzluktan zevk dahi almaya başlıyordu. Sabahın köründe kalkıp, zengin patronlarının cebini doldurmak için uyanmıyor, canının istediğini yapıyordu.

“Zengin et ve kalan artıklarla maaş al, sonra zengin olma hayalleri kur…”

Aklından geçen ilk düşünce onun ne kadar bıkkın, asi ve korkusuz olduğunu gözler önüne seriyordu. Düşünmeye devam etti;

“peki ya tam tersi olsaydı. Ya zengin olarak doğsaydım. Hayat bu kadar acı vermek yerine zevklerini icra edeceğim bir genelevden başka ne olabilirdi ki o zaman. Her şeyi satın alabilmek, mutluluğu getirir miydi? Aşkın, bağlılığın, ihtirasın da önüne geçebilir miydi? İnsan yıllarca çabaladıktan sonra, ödül olarak 567 taksitle ödenmiş evinde otururken mutlu olabilir miydi gerçekten? Ya da sıfır fabrika çıkışlı arabasıyla tehlikeli ve yasadışı hız limitlerine ulaştığında, gerçek mutluluğu bulabilir miydi?”

Kalktı, kahve kupasına hazır üçü bir arada kahve koyup suyu ekledi. Masanın başındaki sandalyeye oturdu. Sigarasını yaktı, odanın içine ışık girmesi adına perdeleri açtı, daha sonra da camı. Tek bir camın havalandırdığı 15 metrekarelik oda, Selimiye camini cepheden gören eşsiz bir manzaraya sahipti. Günlüğünü 50 liraya anlaştığı ev sahibesi, uzun geçen zamandan sonra 25 liraya ikna olmuştu. Bu sessiz ve gürültü çıkarmayan gençten daha iyi bir kiracı bulmak, günümüz Türkiye’sinde define bulmak kadar zordu. Her gün gazetede okuduğu üçüncü sayfa haberlerine konu olmak istemeyen ev sahibi Esma Hanım, genç adamı ayda bir kere rahatsız ediyor, kirayı aldıktan sonra da evine geri dönüyordu. İki katlı, Rum işçiliğinden nasibini almış konak, Esma Hanıma dedesinden miras kalmıştı. Bütün konağı kirayı vermek istemiş, fakat kiracı bulamadığı bir anda genç, uzun boylu yakışıklı üniversite öğrencisi kalacak yer aradığını, ama fazla kira ödeyemeceğini söylemesinin ardından çatı katındaki ücra yeri temizletip kiraya vermişti. Koca konak boş olmasına rağmen genç adam sadece kirasını ödediği yerde kalıyordu. Diğer odalar, alt kattaki mutfak hepsi boştu, buna rağmen genç adamın karakter özellikleri dürüstlükle doğru orantılıydı.

“Peki ya kadın olarak doğsaydım, o zaman rahat eder miydim dersin Mirkelam”

Kedi yaladığı patilerinden bir an için gözlerini genç adama çevirdi. Boş boş baktı. Miyavladı, sonra hayatındaki önemli işlerine geri koyuldu; pati yalamaya…

Genç adam Mirkelam’a baktı. Kedisinin adını kokoreç şarkısını çok sevmesinden dolayı sanatçının adını vermişti. Sonu gelmez kadehler, şat bardaklarında tuz ve limon aroması ya da Fransız bilmem kaç tarihinde tıpalanmış bordo şarabının hepsinin vardığı son aynıydı. Kokoreç. Mehmet ustanın tadı damağında kalan kokoreci. Ayılmanın ilk durağı, alkolden bayılmış midenin kurtuluş şarkısı, bol acılı kokoreç. Dostlarıyla birlikte gittiği mutlu akşamlardaki kokoreç partilerini hatırladı. Üniversiteden atıldıktan sonra kendisini aramayan dostları, ne yapıyorlardı şimdi? Okulu bitirebilenler mezun olmuş belki de isimlerinin başına afilli sıfatlar eklemeyi başarabilmişlerdi. ‘Genel müdür İhsan Bey, satın alma sorumlusu Leyla Hanım ya da Ar-ge’ den sorumlu müdür yardımcısı Serkan Bey’ dedi yüksek sesle. Kediyi kucağına aldı konuşmaya devam etti;

“Neden işten atılıyorum biliyor musun Mirkelam? Tabiki de bimiyorsun, bak ben söyleyeyim. Çünkü haksızlığa karşı çenemi kapatıp, başımı öne eğmiyorum. On iki saat çalıştırılıp maaşları dokuz saat yatan işçiler gibi kabuğuma çekilmeyi, kendime bir hakaret, benliğime bir küfür, özgürlüğüme bir pranga olarak görüyorum. Köleliğin kalktığına inandığımız teknoloji çağında, insan; köleliğin sorumluluklarını değiştirip, bambaşka bir kalıba sokup, asgari ücreti tabi modern köleler yaratmayı başardı. Bu sonu olmayan girdapta boğulanlar; aile babaları, yeni evlenen borç altında ezilen çiftler, aldığı arabanın taksidini geciktiremeyecek olan adam ve binlercesi var. Patronların rahat koltuklarında veya milyon dolarlık teknelerinde rahat oturmasını sağlayan modern köle insanlar.”

Sustu. Kısa bi an için karşısındaki manzarayı izledi. Rüzgar sert esiyor, sonbaharın geldiği müjdeler gibi ağaçları titretiyordu. Kahvesini içti, montunu üzerine geçirip konaktan çıktı.

Sizden Gelen Hikayeler

Yazan- Şahan BİLGİN

Hikayenin 1. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 3. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 4. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 5. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 6. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 7. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 8. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 9. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

 

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

4 Yorum

  1. Herkes gücü yettiğince ve diplomasına el emeğine göre çalışmak zorundadır.
    Kimileri gençliğinde çok çalışıp okumuş bir meslek edinmiştir. Kimileri el emeği ile çalışır.
    Ama ekmek kapılarına*başkalarını zengin etme *diye bakarsak dişlinin çarkı bozulur.
    Şu anda ülkemizde herkes çalışmadan zengin olma derdinde. Ben yıllarca Avrupa nın birçom ülkesi ni gezdim. Almanlar, İsviçre liler nasıl çalışır bir bilseniz.. Nasıl en iyi çalışan olma derdinde bir bilseniz… Biz de herkes bir an önce eve gitme derdinde.. Birçoğu da ben yaptım oldu
    der.
    Elbette hakkıyla çalışan da var ama maalesef hele devlet kapısında ise veya denetimin olmadığı yerde bu sayı çok az. Maalesef.
    Avrupa niye ilerde biliyor musunuz?
    En iyi çalışan olmaya, en iyisi olmazsa şerefinin zedeleneceğini düşündüğü içindir..
    Bizde neden insanlar çok dolandırılıyorlar? Çalışmadan zengin olmak istendiği için…
    Unutmayın.. Herşeyin bir bedeli vardır Vee o bedel gençlikte veya yaşlıkıkta mutlaka ödenecektir…

  2. Okdum ve beğendim. Ama okumak düşünmeme sebep oldu, düşünmemse yorum yazmama. Bu sitede yorum yazmaya korkuyorum çünkü çok basit eleştiriler bile yazar arkadaşları üzüyor, kızdırıyor hatta daha kötüsü heveslerini kırıyor. Ancak modern köle kavramına kısmen katılmakla beraber … Alternatifi ne? Hepimiz istiyoruz, herşeyi istiyoruz. Mesela en basitinden neye üç bin tl maaşı olan biri en az elli bin tl lik düğün yapıyor ve sonra beş yıl düğün borcu ödüyor ama niye? İki bin tl maaşı olan adam on bin tllik telefon alıyor ve ödemekte zorlanıyor ama niye? Telefon örneğinin cevabı basit aslında hepimiz zenginliğe özeniyoruz. Zenginliğin bir parçasının bizim olmasını istiyoruz. Geride kalmış olmamak istiyoruz. O yüzden evde kendi kahvemizi yapıp içmek yerine pahalı kahvecilerde bir kahveye epey bir para döküyoruz. O yüzden evde yarım kilo halis bonfile yiyebileceğimiz parayla bir tane lüks burger yiyoruz. Çünkü geride kalmak istemiyoruz. Çalışma şartları bir kölelik ama daha kötüsü borç döngüsü, sürekli borç, sürekli faiz ödüyoruz anlamsız bir tüketim üretim döngüsü içindeyiz….. Neyse yeterince kafa şişirdim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu