‘Bir adam tehlikeli ve ıssız bir çölde yiyeceği ve içeceği üzerinde yüklü devesinin yanında uyur. Uyanınca devesinin kaybolduğunu görür. Kızgın çölde devesini arayarak dolaşır. Susuzluktan baygın hale gelip, hayatından ümidini keserek:
‘Konakladığım yere gidip yatayım. Ölünceye kadar da kalkmayayım’ diyerek oraya gider. Başını kolunun üzerine koyup ölüm uykusuna yatar. Uyanıp gözünü açtığında azığı ve içecek suyu üzerinde, devesini yanı başında görür. İşte bu adam ne derece sevinirse Allah Teâlâ’da Mümin kulunun tövbesine bundan daha çok sevinir. Tövbesini kabul eder, günahlarını bağışlar’
Koray, aslında babasının anlattıklarının hepsini biliyordu, ama nefsine yenik düşüp içki bataklığına düştüğü için her şeyi unutmuştu. Babası anlattıkça da aklına geliyor, geldikçe de gözyaşlarını tutamıyordu. Babasını gözyaşları içerisinde dinledikten sonra:
‘Ne güzel. Yeter ki günahlarımızdan pişman olup Allah Teâlâ’ya yönelelim. O zaman her şey düzelir ve insanın hayatı düzene girer’
‘Evet, oğul aynen senin dediğin gibi, yeter ki O’na (c.c.) yönelelim. Biz ona bir adım atınca O (c.c.) bize daha fazla yaklaşır. Bizde o şekilde huzura kavuşuruz’
‘Baba, benim pişman olduğum gibi. Umarım abim de pişman olur ve Allah Teâlâ’ya yönelir’ dedi abisinin de pişman olmasını murat ederek.
‘Koray, oğlum. Ben umudumu kaybetmedim, sende umudunu kaybetme. Senin tövbe etmen gibi, bir gün o da tövbe eder’
‘Baba, umarım vakit saat dolmadan tövbe eder’
‘Umarım oğul’