Çocuk Hikayeleri

Oz Büyücüsü Hikayesi XII. Bölüm; “Kötü Cadı”

Oz Büyücüsü Hikayesi XII. Bölüm; “Kötü Cadı”

Hikaye Oku: Yeşil favorili asker onlara Zümrüt Şehir’in sokaklar boyunca, Kapı Muhafızı’nın odasına kadar eşlik etti. Bu görevli büyük kutuya geri koymak için arkadaşlarımızın gözlüklerini çıkardı ve onlara nazikçe kapıyı açtı.

“Batı’nın Kötü Cadısı’na hangi yoldan gidiliyor?” diye sordu Dorothy.

“Bir yol yok,” diye yanıtladı Kapı Muhafızı, “kimse oraya gitmek istemez.”

“O zaman onu nasıl bulacağız?” diye sordu kız.

“Bu kolay,” diye yanıtladı adam, “Kırpıkların bölgesinde olduğunuzu öğrendiği zaman o sizi bulacak ve kölesi yapacaktır.”

“Belki öyle olmaz,” dedi Korkuluk, “bizim niyetimiz onu yok etmek.”

“Bu farklı bir durum,” dedi Kapı Muhafızı. “Onu daha önce kimse yok etmemişti bu yüzden sizi de diğerleri gibi kölesi yapacağını düşünmem gayet doğal. Ama dikkat edin, o kötü ve korkunçtur ve sizin onu yok etmenize izin vermeyebilir. Batıya, güneşin battığı yöne doğru yürümeye devam edin onu mutlaka bulursunuz.”

Ona teşekkür edip el sallayarak yer yer papatyalar ve düğün çiçeklerinin göründüğü yumuşak çimenlerin üstünden batıya doğru yürümeye başladılar. Dorothy’nin üstünde hala sarayda giydiği güzel, ipek elbise vardı ama bunun artık yeşil değil beyaz olduğunu görünce şaşırdı.

Toto’nun boynundaki kurdele de rengini kaybetmiş ve Dorothy’nin elbisesi gibi beyaz olmuştu. Zümrüt Şehir’i kısa zamanda arkalarında bıraktılar. Batıda ev ya da tarla olmadığından işlenmemiş olan toprak ilerledikçe daha engebeli hale geliyordu.

Onlara gölgelerini sunacak ağaçlar olmadığından öğle olduğunda güneş, sıcaklığını iyice hissettirmeye başladı, bu yüzden daha gece olmadan Dorothy, Toto ve Aslan yoruldular ve çimenlere uzanıp uykuya daldılar, Teneke Adam ve Korkuluk ise nöbet tutuyorlardı. Batı’nın Kötü Cadısı’nın yalnızca bir gözü vardı ama bu teleskop kadar güçlü ve her şeyi gören bir gözdü. Şatosunun kapısında oturup etrafa bakarken Dorothy ve arkadaşlarını gördü. Mesafe çok fazlaydı ama Kötü Cadı onların kendi bölgesinde olmalarına çok kızdı, boynunda asılı duran gümüş düdüğü öttürdü.

Bir anda her yönden ona doğru koşan büyük bir kurt sürüsü ortaya çıktı. Uzun bacakları, korkunç gözleri ve keskin dişleri vardı.

“Gidin ve onları paramparça edin,” dedi cadı.

“Onları köle yapmayacak mısınız?” diye sordu kurtların lideri.

“Hayır,” diye yanıtladı Cadı, “biri tenekeden, biri samandan, biri küçük bir kız, diğeri de bir aslan.

Hiçbiri çalışmaya uygun değil, onları parçalayabilirsiniz.”

“Çok güzel,” dedi kurt, bütün hızıyla ileri atıldığında diğerleri de onu takip etti.

Teneke Adam ve Korkuluk’un uyanık olup kurtların gelişini duymaları büyük bir şanstı.

“Bu benim kavgam,” dedi Teneke Adam, “arkama geç, onları ben karşılayacağım.”

Bilediği baltasını eline aldı ve kurtların lideri ona saldırdığında bir vuruşta başını gövdesinden ayırdı, kurtların lideri hemen ölmüştü. Birazdan bir kurt daha geldi ve o da Teneke Adam’ın baltasının keskin kenarıyla tanıştı.

Baltanın kırk kere inip kalkmasıyla kırk kurt da öldü, her şey sona erdiğinde kurtlar Teneke Adam’ın önünde cansız bir yığın olarak yatıyorlardı.

Sonra baltasını yere koydu ve Korkuluk’un yanına oturdu.

“İyi bir dövüştü, dostum,” dedi Korkuluk.

Ertesi sabah Dorothy uyanana dek beklediler. Küçük kız kurtların oluşturduğu kıllı yığını görünce korkmuştu ama Teneke Adam ona olanları anlattı. Kız kendilerini kurtardığı için ona teşekkür etti ve kahvaltıya oturdu, sonrasında tekrar yola koyuldular. Aynı sabah Kötü Cadı şatosunun kapısına gelip çok uzakları gören gözüyle dışarı baktı. Bütün kurtlarının ölü olarak yattığını ve yabancıların hala bölgesinde ilerlediklerini gördü. Bu onu daha da sinirlendirdi ve gümüş düdüğünü iki kez öttürdü.

Bir anda vahşi kargalardan oluşan, gökyüzünü karartacak kadar büyük bir sürü ona doğru uçarak geldi. Kötü Cadı, Kral Karga’ya şöyle dedi:

“Hemen yabancılara doğru uçun, gözlerini oyun ve onları parçalayın.”

Vahşi kargalar büyük bir sürü halinde Dorothy ve yol arkadaşlarına doğru uçmaya başladılar. Küçük kız onları gördüğünde korkmuştu ama Korkuluk şöyle dedi: “Bu benim savaşım, yanımda yere yatın, size zarar gelmeyecek.”

Ayakta durarak kollarını açan Korkuluk dışında hepsi yere yattılar. Kargalar onu gördüğünde, korkuluk gören kuşların her zaman yaptığı gibi, korktular ve yaklaşmaya cesaret edemediler. Ama Kral Karga dedi ki:

“Bu sadece doldurulmuş bir adam. Onun gözlerini oyacağım.”

Kral Karga ona doğru uçtuğunda, Korkuluk başını yakaladı ve ölene kadar boynunu çevirdi. Sonra bir karga daha geldi ama Korkuluk onun da boynunu kırdı.

Kırk karga vardı ve Korkuluk, hepsi etrafında ölü olarak yatana kadar kırk boyun kırdı. Sonra yol arkadaşlarına kalkmalarını söyledi ve yollarına devam ettiler.

Kötü Cadı yeniden bakıp kargalarının da ölü olarak yattıklarını gördüğünde bir öfke nöbetine tutuldu ve gümüş düdüğünü üç kez öttürdü.

Bunu takiben havada büyük bir vızlama duyuldu, binlerce siyah arı uçarak ona doğru geliyordu. “Gidin ve yabancıları öldürene kadar sokun!” diye emretti cadı.

Arılar hemen dönüp Dorothy ve arkadaşlarına doğru uçmaya başladılar. Ama Teneke Adam onları fark etti ve Korkuluk da ne yapacaklarına karar verdi.

“Samanımı çıkar ve küçük kızın, Aslan’ın ve Toto’nun üzerini ört,” dedi Teneke Adam’a. “böylece arılar onları sokamaz.” Teneke Adam bunu yaptığında Dorothy, kucağındaki Toto ve hemen yanlarında yatan Aslan tamamıyla samanla örtülmüşlerdi.

Anlar geldiğinde Teneke Adam dışında sokacak birini bulamadılar, saldırdılar ama hiç zarar görmeyen Teneke Adam’ın tenekesinde bütün iğneleri kırıldı. Arılar iğneleri olmadan yaşayamadıklarından bu siyah arıların sonu oldu, Tene Adam’ın etrafına düştüler ve küçük kömür yığınlarına benzeyen öbekler oluşturdular.

Sonra Dorothy ve Aslan kalktılar ve kız samanı Korkuluk’un içine yerleştirmesi için Teneke Adam’a yardım etti, Korkuluk kısa zamanda eski haline döndü. Böylece yolculuklarına kaldıkları yerden devam ettiler.

Kötü Cadı siyah arılarının yerde küçük kömür yığınları gibi yattıklarını görünce öyle sinirlendi ki ayağını yere vurdu, saçlarını yoldu ve dişlerini sıktı. Kölesi olan Kırpıklardan bir düzinesini çağırdı ve onlara sivri
mızraklar verip yabancıları yok etmelerini söyledi.

Kırpıklar cesur olmasalar da söyleneni yapmak zorundaydılar,

Dorothy’ye yaklaşana kadar ilerlediler. Ama Aslan şiddetli bir kükremeyle önlerine atladığında öyle korktular ki tüm hızlarıyla koşarak kaçtılar. Şatoya döndüklerinde Kötü Cadı onları kayışla dövüp işlerine yolladıktan sonra ne yapacağını düşündü. Bu yabancıları yok etmek için yaptığı her planın neden başarısız olduğunu anlayamıyordu, ama kötü olduğu kadar güçlü bir cadıydı ve kısa zamanda nasıl hareket edeceğine karar verdi. Dolabında elmaslarla çevrelenmiş, yakutlarla bezeli bir Altın Şapka vardı. Bu Altın Şapka sihirliydi. Bunu elinde bulunduran kişi verilen her emri yerine getiren Uçan Maymunlar’ı üç kez çağırma hakkına sahipti. Ama hiç kimse bu garip yaratıklara üç kereden fazla emredemezdi. Kötü Cadı, Şapka’nın sihrini iki kez kullanmıştı. İlk seferinde Kırpıkları köleleri yapıp
topraklarına hükmek için kullanmıştı. Uçan Maymunlar bunları yapmasına yardım etmişlerdi. İkinci seferse Büyük Oz’la dövüşüp o Batı Diyarı’ndan kovduğu sırada kullanmıştı. Uçan Maymunlar bunu yapmasına da yardımcı olmuşlardı. Altın Şapka’yı yalnızca bir kez daha kullanma hakkı kalmıştı ve diğer güçleri tükenmeden bu hakkını harcamak istemiyordu. Ama korkunç kurtları, vahşi kargaları ve sokan arıları öldüğüne ve köleleri de Korkak Aslan tarafından kovalandığına göre Dorothy ve arkadaşlarını yok etmek için tek yol kalmıştı. Kötü Cadı Altın Şapka’yı dolaptan çıkarıp başına taktı. Sonra sol ayağının üstünde durarak yavaşça şunları söyledi:

“Ep-pe, pep-pe, kak-ke!”

Şimdi sağ ayağının üstünde duruyordu:

“Hil-lo, hol-lo, hel-lo!”

Bundan sonra her iki ayağının üstünde durarak şöyle bağırdı:

“Ziz-zi, zuz-zi, zak!”

Büyü işlemeye başlamıştı. Kararan gökyüzünde hafif bir gümbürtü yankılandı. Kanat çırpışları, konuşmalar ve gülüşmeler duyuluyordu, güneş karanlık gökyüzünde tekrar belirdiğinde cadının etrafı omuzlarında büyük ve güçlü kanatları olan maymunlarla çevriliydi. Diğerlerinden çok daha büyük olanı liderleriydi. Cadıya yaklaştı ve şöyle dedi: “Bizi üçüncü ve son kez çağırdınız. Emirleriniz nelerdir?”

“Topraklarımdaki yabancıları bulun ve Aslan dışında hepsini yok edin,” dedi Kötü Cadı.

“Hayvanı bana getirin, onu bir at gibi arabaya koşup çalıştırmak istiyorum.”

“Emirleriniz yerine getirilecek,” dedi lider, sonra büyük bir gürültüyle Dorothy ve arkadaşlarının bulunduğu yere gitmek üzere havalandılar. Maymunların bazıları Teneke Adam’ı tutup keskin kenarlı kayaların olduğu bir yere kadar taşıdılar. Onu buradan aşağı attılar, çok yüksekten düşen zavallı Teneke Adam o kadar kötü eğilip bükülmüştü ki bırakın konuşmayı inleyemiyordu bile.

Diğer maymunlar Korkuluk’u yakaladılar ve uzun parmaklarıyla giysilerinin ve başının içindeki samanı çıkardılar. Şapkasını, botlarını ve giysilerini toplayıp uzun bir ağacın en tepedeki dallarına attılar. Maymunların bir kısmı ise Aslan’ı ısırması, tırmalaması ya da mücadele etmesi mümkün olmayacak bir biçimde her yanından sağlam iplerle bağladılar. Sonra onu kaldırıp kaçmaması için cadının şatosundaki etrafı demir kafesle çevrili küçük bir avluya götürdüler. Ama Dorothy’ye hiç zarar vermediler. O, kucağında Toto’yla yol arkadaşlarına yapılanları üzülerek izliyor ve sıranın kendisinde olduğunu düşünüyordu. Uçan Maymunlar’ın lideri kollarını açarak ve çirkin yüzünde korkunç bir sırıtışla kıza yaklaştı, ama İyi Cadı’nın öptüğü alnındaki izi görünce hemen durdu ve diğerlerine de ona dokunmamalarını söyledi.

“Bu kıza zarar vermeye cüret edemeyiz,” dedi onlara. “Kötülüğün Gücü’nden çok daha üstün olan İyiliğin Gücü ile korunuyor. Yapabileceğimiz tek şey onu Kötü Cadı’nın şatosuna götürmek.”
Dorothy’yi nazikçe kollarından tutup şatoya uçtular. Kızı ön kapının önüne bıraktıklarında lider Kötü Cadı’ya şöyle dedi:

“Size elimizden geldiğince itaat ettik. Teneke Adam ve Korkuluk yok edildi, Aslan ise avlunuzda bağlı duruyor. Ne küçük kıza ne de kucağındaki köpeğe zarar vermeye cüret edemeyiz. Çetemizin üzerindeki hakimiyetiniz sona erdi, bizi bir daha görmeyeceksiniz.”

Sonra Uçan Maymunlar gülerek, gürültüyle havalandılar ve kısa sürede gözden kayboldular. Kötü Cadı, Dorothy’nin alnındaki izi görünce hem şaşırmış hem de endişelenmişti, kendisi de Uçan Maymunlar gibi kıza zarar vermeye cüret edemezdi. Dorothy’nin ayağındaki gümüş ayakkabıları gördüğündeyse, ne kadar güçlü bir büyü taşıdıklarını bildiği için korkudan titremeye başladı. Neredeyse Dorothy’den kaçacaktı, ama kızın gözlerine baktığında ne kadar saf olduğunu ve gümüş ayakkabıların ona verdiği güçten haberdar olmadığını anladı. Kötü Cadı kendi kendine gülerek şöyle düşündü: “Gücünü kullanmayı bilmiyor, onu hala kölem yapabilirim.” Dorothy’ye acımasız ve sert bir sesle şöyle dedi:

“Benimle gel, sana söylediğim her şeyi anlamaya çalış yoksa Teneke Adam ve Korkuluk gibi seni de yok ederim.”

Dorothy onu güzel odalar boyunca mutfağa kadar takip etti, cadı burada ona kapları, çaydanlıkları yıkamasını, yeri silmesini ve ateşe odun atmasını emretti.

Dorothy uysalca çalışmaya başladı, aklını elinden geldiğince işine vermeye çalışıyordu. Kötü Cadı’nın onu öldürmemesine sevinmişti. Dorothy çalışırken cadı avluya çıkıp Korkak Aslan’ı bir at gibi arabaya koşmaya karar verdi, at arabasını ona çektirmek cadıyı kesinlikle çok eğlendirecekti. Ama kafesin kapısını açıp içeri girdiğinde Aslan korkunç bir kükremeyle üstüne atladı, cadı öyle korkmuştu ki hemen kaçıp kafesi tekrar kapadı.

“Seni arabama koşamıyorsam, aç bırakırım,” dedi cadı Aslan’a, kafesin parmaklıkları arasından. “İstediğimi yapana kadar sana yiyecek yok.”

Bundan sonra tutsak Aslan’a yiyecek vermedi. Her akşamüstü kafese geliyor ve soruyordu,

“Bir at gibi arabaya koşulmaya hazır mısın?”

Ve Aslan yanıtlıyordu,

“Hayır. Buraya girersen seni ısırırım.”

Aslan’ın Cadı’nın isteğini yerine getirmemesinin nedeni Dorothy’nin ona her akşam yiyecek getirmesiydi. Yedikten sonra saman yatağına yatıyor, Dorothy de yanına uzanıp başını onun yumuşak, tüylü yelesine koyuyordu ve başlarına gelenlerden bahsedip kaçmak için planlar yapıyorlardı. Ama şato, Kötü Cadı’nın köleleri olan ve korktukları için her dediğini yapan sarı Kırpıklar tarafından çok sıkı bir şekilde korunuyordu. Kız gün boyunca çok çalışmak zorundaydı ve cadı onu sık sık elindeki eski şemsiyeyi kullanarak dövmekle tehdit ediyordu. Ama gerçekte alnındaki iz yüzünden Dorothy’ye vurmaya cüret edemezdi. Kız bunu bilmediğinden kendisi ve Toto için çok korkuyordu. Bir keresinde cadı şemsiyesiyle Toto’ya vurmuştu ve küçük, cesur köpek de bacağını ısırmıştı. Isırdığı yer kanamamıştı çünkü cadı o kadar kötüydü ki damarlarındaki kan uzun yıllar önce kurumuştu.

Kansas’a ve Em Teyze’ye dönmesinin her zamankinden zor olduğunu anlayan kızın üzüntüsü gün geçtikçe artıyordu. Bazen Toto ayaklarının dibinde oturup sahibesi için olan üzüntüsünü gösterircesine sızlanırken, o da saatlerce hıçkırarak ağlıyordu. Dorothy yanında olduğu sürece Kansas’ta ya da Oz Diyarı’nda olmaları Toto için fark etmiyordu, ama küçük kızın üzgün olduğunu bilmesi onu üzüyordu.

Kötü Cadı, kızın ayağından hiç çıkarmadığı gümüş ayakkabılara sahip olmayı uzun zamandır çok istiyordu. Arıları, kargaları ve kurtları yığınlar halinde çürüyorlardı, Altın Şapka’nın büyüsü bitmişti, ama gümüş ayakkabıları elde edebilirse kaybettiği her şeyden çok daha büyük bir güce sahip olabilirdi. Ayakkabıları çıkardığında çalabileceğini düşündüğü için Dorothy’yi dikkatle izliyordu. Ama kız bu güzel ayakkabılarla o kadar gurur duyuyordu ki akşam banyo yaptığı zaman dışında hiç çıkarmıyordu. Cadı gece karanlığından Dorothy’nin odasına girip ayakkabılarını alamayacak kadar korkuyordu, sudansa karanlıktan korktuğundan daha fazla korkuyordu, bu yüzden Dorothy banyo yaparken hiç yaklaşmıyordu. Aslında yaşlı cadı suya ne dokunmuş ne de suyun ona dokunmasına izin vermişti.

Ama Kötü Cadı çok kurnazdı ve en sonunda istediğini alabilmek için bir numara bulmuştu. Mutfak zeminine koyduğu demir çubuğu büyüyle görünmez yaptı. Dorothy yürürken görmediği için çubuğa takıldı ve boylu boyunca yere kapaklandı. Canı çok yanmamıştı ama düşerken gümüş ayakkabıların bir teki ayağından çıkmıştı ve kız uzanamadan cadı bunu kaptı ve kemikli ayağına geçirdi. Kötü kadın çevirdiği numaranın başarısından memnundu, ayakkabıların teki onda olduğu sürece güçlerinin yarısı da onun demekti ve Dorothy artık nasıl kullanacağını bilse bile bu gücü ona karşı kullanamazdı.

Güzel ayakkabılarından birini kaybettiğini gören kız sinirlendi ve cadıya şöyle dedi: “Ayakkabımı geri ver!”

“Vermeyeceğim,” diye karşılık verdi cadı, sertçe. “O artık senin değil benim ayakkabım.”

“Sen çok kötüsün!” diye bağırdı Dorothy. “Ayakkabımı almaya hiç hakkın yok.”

“Yine de bende kalacak,” dedi cadı, gülerek, “ve bir gün diğerini de alacağım.”

Bu Dorothy’yi o kadar kızdırdı ki yanında duran bir kova suyu kapıp cadının başından aşağı boca etti.

Kötü kadın korkun çığlık atmaya başlamıştı, sonra Dorothy’nin şaşkın bakışları altında cadı küçülmeye ve erimeye başladı.

“Bak ne yaptın!” diye çığlık attı. “Bir dakikada eriyeceğim.”

“Gerçekten çok üzgünüm,” dedi Dorothy, cadının gözlerinin önünde esmer şeker gibi erimesinden korkarak.

“Suyun sonumu getireceğini bilmiyor muydun?” diye sordu cadı, gittikçe alçalan bir sesle. “Tabii ki hayır,” diye yanıtladı Dorothy, “nasıl bilebilirdim ki?”

“Eh, biraz sonra tamamen erimiş olacağım ve şato sana kalacak. Ben kötüydüm ama senin gibi küçük bir kızın beni eritip kötülüklerime bir son vereceği hiç aklıma gelmemişti. İşte bak – gidiyorum!” Bu sözlerden sonra cadı kahverengi, şekilsiz bir eriyik haline geldi ve mutfağın temiz fayanslarının üstüne yayılmaya başladı. Gerçekten eriyip gittiğini gören Dorothy bir kova suyu bu pisliğin üstüne döktü. Kapının dışına doğru
süpürdü. Yaşlı kadından kalanları bir bezle temizledikten sonra gümüş ayakkabıyı ayağına geçirdi. En sonunda özgürdü, Aslan’a Batı’nın Kötü Cadısı’nın yok olduğunu ve artık bu yabancı diyarlarda mahkum olmadıklarını söylemek için avluya koştu.

L. Frank Baum – Çeviren – Volkan Yalçıntoklu

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu